Business Wellness Coaching olarak, kurumsal şirketlerin çalışanlarını işyerinde olduğu kadar, iş dışı etkinliklerle de desteklemelerini, bu etkinliklere de katılmalarını, işlerine daha motive ve bağlı olarak çalışabilmeleri açısından çok gerekli buluyoruz. Bu nedenle kurumsal şirketlere, dernek ve gruplara konsantrasyon, motivasyon ve zindelik arttırıcı kamp ve gezi programları sunuyoruz.
Bu programlar arasında şehir ve ülke gezileri olduğu gibi fitness ve fonksiyonel
antrenman kampları, kardiyovasküler antrenman kampları, masaj, dinlenme ve rahatlama kampları, duruş bozukluklarına ve ağrılara yönelik egzersiz kampları, müzik ve spor kampları, yoga ve nefes kampları, mindfullness kampları, yoga ve sanat kampları, pilates ve sıkılaşma kampları, detox ve iç temizlik kampları, sporcular için çeviklik ve güç kazanma kampları, dalış ve sualtı keşif kampları, gurme doğa ve lezzet gezileri kampları, sorf ve yelken kampları vb. birçok kamplar bulunmaktadır.
En yakın kamplarımız mayıs ve haziran 2018 tarihlerinde anti stress, wellness, fitness ve yoga kampı Ayvalık. Kamp boyunca at biniciliği, bisiklet ile gezintiler, her sabah yoga ve fitness antrenmanları, yat turları, doğa içinde trekkingler, organik beslenme, sağlık seminerleri ve dahası var.
Her geçen gün karşılaştığımız olaylar, durumlar bizleri daha çok etkilemeye başlıyor. Aile, ilişkiler, arkadaşlıklar, iş hayatı bunların hepsinde yıkıcı strese maruz kalabiliyoruz. Özellikle sevgili, eş, erkek veya kız arkadaşlar ya da aile ile yaşadığımız sorunlar hayatımızı çekilmez hale getirebiliyor. Aynı zamanda iş veya okul konsantrayonumuzu ve motivasyonumuzu bozabiliyor.
Bunların hepsinin bizi etkileyip etkilememesi bizim elimizde. Olaylara sadece duygu kattığımızda onları olduğu gibi görmediğimizde bu olaylar bizi etkilemeye başlar. Gerçekleri değil de kendi zihnimizde kurduğumuz senaryoları görmeye ve yaşamaya başlarız.
3 algı boyutu vardır. Akılcıl algı, duygusal algı ve evrensel algı.
Akılcıl algı ile düşündüğümüzde olaylara daha pozitif ve mantıklı bakmaya başlarız. Duygusal algıda ise senaryolar, gerçeği çarpıtma, olanı görememe, duygular ile düşünme ve dolayısıyla yanılma söz konusudur. Evrensel algı boyutu ise evrensel gerçeklerdir. Örneğin dünyada yer çekimi vardır ve bir elmayı yere attığınızda düşecektir. Bunun gibi evrensel olarak herkesin kabul ettiği gerçeklerdir evrensel algı boyutu.
Bizler meditasyon ve nefes dersleriyle öncelikle vücudumuzdaki tıkanıklıkları açarak, bedenimizi tanıyarak ve onun ihtiyaçlarını hissederek yaşamayı, sürekli konuşan ve yorum yapan zihnimizi susturmayı sakinleştirmeyi ve sadece ihtiyaçlarımıza odaklanmayı öğreneceğiz.
Zihninizi kontrol edebilirseniz, hayatınız ve çevreniz de dönüşür.
İstanbul, Göktürk, İstinye, Nişantaşı, Tarabya ve daha bir çok semtte dilerseniz evinizin huzur ve sakinliğinde oluşturacağınız meditasyon alanınızda, dilerseniz stüdyolarımızda katılacağınız meditasyon, nefes, yaşama enerjisini arttırma, zindelik veya yoga dersleri ile siz de bedeninizin ihtiyaçlarını karşılayın, zihninizi dinleyin ve kontrol etmesini öğrenin, yaşamda mutluluğu, huzuru, sağlığı ve dinginliği Canan Korkmaz ile keşfedin.
Canan Yıldırım uzun yıllar nefes, meditasyon ve yoga üzerine çalışmış, şu an eğitmen eğiticiliği mertebesine ulaşmış ve yaşama enerjisini çevresindeki insanların iş yerlerinde, evde, ve her yerde, yaşamlarını iyilik, mutluluk ve huzur içinde geçirmelerini sağlamayı misyon edinmiştir.
Siz de bizimle tanışmak, yaşamınızı farklı açıları da görerek devam ettirmek, algı boyutlarınızı farkına vararak, zihninizi sakinleştirip, bedeninizin ihtiyaçlarını dinleyerek ve ruhunuzu dinlendirmek ister misiniz? O halde hemen bizi arayın 0537 684 94 99
Luminy Yaşam 2018 de de yepyeni ve muhteşem projelerle geliyor.
Fit ve şekilli bir vücut sahibi olmanın yanı sıra, asıl önemli olan hastalıklara yakalanmadan, onlara yakalanma riskinizi sizlere sunduğumuz, yoga, fitness, pilates ve personal training dersleri ile azaltmak veya yok etmeyi sağlayabilirsiniz.
Sağlıklı yaşam için, hastalıklara yakalanma riskinizi düşürmek, ilaç kullanımını azaltmak veya yok etmek, kalp ve damar sağlığı, eklem, kas ve iskelet sisteminin güçlenmesi, şeker, tansiyon, astım, alzaymır, duruş bozuklukları, sırt ve bel ağrıları daha bunun gibi bir çok rahatsızlıklara yakalanma riskini yok etmek veya azaltmak için, odaklanma, konsantrasyon, yaratıcılık gibi yetilerinizin gelişmesi, öfke ve duygu kontrolü, yıkıcı stres ile başa çıkmak, daha verimli ve üretken olmak için sunduğumuz programlar size ve çevrenize çok iyi gelecek.
İstanbul Göktürk’teki yoga, pilates, ve fitness derslerinin yanı sıra, en çok vakit geçirdiğiniz yerlerde yani iş yerinizde, kurumsal şirketler için, çalıştığınız yerde, ofislerde yapabileceğiniz wellness ve fitness programlarımız başlamıştır.
Yurt dışında tekstil, petrol, gıda ve bir çok büyük firmanın kullandığı bu sistem artık Türkiye’de. Sizler de bu muhteşem sağlık ve spor kültürünü kendi şirketinizde uygulamak bu konu hakkında bilgi almak için hemen bizimle iletişime geçin.
2018 de Business Wellness Coaching ile siz de tanışın ve iş yerinizde de sağlıklı, mutlu ve motive kalın.
Yoga 7000 yıllık, bilimsel kanıtlar ile insan üzerindeki olumlu etkileri kanıtlanmış, fakat bilimden önce bile var olmuş bir ilimdir. Yoga Zihnin kontrol altına alması, beden zihin ve ruhun birleştirilmesi ve aynı yolda aynı hızda (uyumlu bir şekilde) ilerlemesidir.
İnsanlar yaşam boyu, hayat devam ederken birçok şey düşünür, söyler ve birçok şey yaparlar. Her düşünülen, söylenen ve yapılan şeyin elbette bir sonucu, bir geri dönüşü olacaktır. Buna yoga felsefesinde “karma” adı verilir. Bizler ise uzun olarak ne ekersen onu biçersin diyoruz. Karmamızı oluştururken ilişkilerimiz, yaptığımız veya yapmadığımız şeyler hayatımızı biz farkına bile varmadan etkilemeye başlar.
Diğer insanlarla olan ilişkimiz karmamızı en çok etkileyen konuların başında yer alır. Etrafımızdaki kişilere karşı kötü düşüncelerimiz, davranış ve sözlerimizin karmamızı etkilediği gibi, kişiye zorla yardım etmek, onun adına düşünmek, onun adına, onun dileği olmadan iyilik veya yardım adı altında yaptığımız her şey de karmamızı etkiler. Bu çok sevdiğimiz bir kişiye iyilik bile yapmak olsa, çocuğumuzun derslerine yardım etmek, onun yerine ödevlerini yapmak gibi örneklerde de görüldüğü gibi, şayet o kişinin bu konuda sizden bir yardım dileği yoksa ve ihtiyacı da aslında yoksa, bu durum onun karmasının size geçmesine neden olabilir ve bir bakarsınız ki onun başına gelen, gelmesi gereken negatif şeyler (fakat bunlar o kişi için gerekli olan deneyimlerdir. ) sizin de başınıza gelmeye başlar. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz.
Örneğin paraya ihtiyacı olan birine onun rızası olmadan parasal yardım yapmak o kişinin kötü karmasının size
geçmesine neden olabilir. Bunun nedeni ise canlı cansız her varlığın bu dünyaya bir amaç için gelmiş olması, karmalarını temizlemek ve belirli sınavları geçmek ve bir şeyler öğrenmek amacıyla gelmiş olmasıdır.
Bu örnekte de görüldüğü gibi eğer bu kişiye kendi dileği olmadan bir yardım yapıyorsanız o kişi bu zor durumdan bir sonuç çıkaramayacak ve bir şey öğrenemeyecektir. Belki o kişinin daha tutumlu olmayı, sosyal olmayı, empati duymayı vb. konuları öğrenmesi gereklidir. Faka siz yardım ettiğinizde kişi bunları öğrenemeyecek, yeni bir sınav vermesi veya sizin o sınavı kendi üstünüze almanız gerekecektir.
Yaptığınız her iyilik ve kötülüğün karşılığını bu dünyada mutlaka göreceksinizdir. Yaptığınız şeylerin etkisi örneğin birine tokat atmanın o kişiye verdiği acıyı, siz de o acı sizin için hangi duyguya denk geliyor ise aynı duyguyu uyandıracak şekilde yaşarsınız. Yani birine tokat attıysanız tokat yemezsiniz belki, çünkü bu sizi o kişi kadar yaralamayabilir. Fakat sizin çocuğunuz birinden bir tokat yiyebilir, ya da siz küçük düşürücü bir duruma maruz kalabilirsiniz. Böylece siz de o acıyı aynı şekilde, tatmış olacaksınızdır. Bu yaşamda tamamlayamadığınız karmalar ise, bir sonraki yaşamınızda yine karşınıza çıkacak. Yani bir benzetme ile anlatmak gerekirse, cennete gidemeyecek, bu dünyaya tekrar tekrar gelip karmalarınızı temizlemeniz gerekecektir. (Yoga felsefesinde cennet düşünüldüğü anlamda yoktur, mecazi olarak kullanılmıştır.)
Bu kişiler dünyaya gelmeden, ana rahmine düşmeden önce, hayat sınavından geçebilmek ve ruhun huzura erebilmesi için, anlaşmalarını
yapmış, gelişimlerini tamamlayabilmek için ailelerini, anne ve babalarını, arkadaş ve iş çevrelerini, yaşayacakları yeri hatta tekamülün, olgunlaşmanın, ilerleme ve gelişmenin artık ilerleyemeyecek hale gelmesi neticesinde başlarına gelebilecek olası hastalıkları hatta ölümleri bile kendileri kabul etmiş veya seçmiş, karşılaşacakları sınavları zorluklarını da tekamüle göre belirlemiştir. Ergenlikte çocukların aileleriyle anlaşamamalarının en büyük nedeni budur. Aileler çocuklarına, çocuklar da ailelerine bir şeyler öğretmek için birbirlerini seçerler.
Bir diğer konu da egodur. Ego herkeste vardır. İnsan yaradılışı itibari ile ego ve nevroz ile büyür. Doğduğunda belki buna sahip olmasa bile çevresinde gördüğü insan ve nesneler onun egosunun büyümesine neden olur. Prenses ve krallar gibi yetiştirilen kadın ve erkek çocuklar, iş okul veya aşk hayatlarında ailelerinden yetiştirilirken gelen bu aşırı ilgi ve sevgiyi bulamayabilir.
Günümüzde bipolar bozukluklar, manik depresif ruh halleri vb birçok
psikolojik rahatsızlığın da temel nedeni budur. El bebek gül bebek büyüyen bireyler, büyüdüklerinde artık başrolde değillerdir. Hatta okul hayatında çok başarılı olsalar bile iş hayatında emir altında çalışmak “ego” için dolayısıyla o birey için hiç de hoş olmayacak, kendini yetersiz ve güçsüz görecek dolayısıyla birçok psikolojik rahatsızlık baş gösterecek. Kendilerini alışverişe verip aşırı para harcamaya başlamak, olduğundan farklı veya daha güzel görünmeye çalışmak için sürekli kıyafetler ve takılar almak, öyle ki estetik operasyonlar, dolgular, saç rengini değiştirmek, dövmeler yaptırmak, sürekli sevgili değiştirmek, ilişkilerde mutlu ve tatmin olmamaya başlamak, aileden kaçış, sürekli seyahat etme isteği (bu da bir kaçıştır.), ani duygu değişimleri, çabuk sinirlenme, ağlarken birden kahkahalar atmaya başlamak, başkalarının zihnini okumak! Okunan zihinlerle kafada senaryolar yazmak en kötüsü de bunlara inanmak gibi durumlar hep egonun işidir.
Ego törpülenemez ise hayatta büyük acılar çekilir.
Arkadaş seçimimiz bile bu kadar önemliyken, hayat arkadaşı, eş, sevgili seçmenin ne kadar önemli ve dikkatli
yapılması gereken bir konu olduğunu siz düşünün. İnsanların enerji alanları, karmaları, bedenleri içlerinde barındırdıkları tüm enerjiler birbirlerini etkiler.
Kısaca ruh eşimizi seçerken yolumuza en uygun ve tamamlayıcı kişileri seçerek ilerlemeye devam etmeliyiz. Seçtiğimiz kişileri değiştiremeyeceğimizi bilmeli ve buna göre davranmalıyız. Yaşamda dengeyi yakalamalı yaşam enerjimizi dikkatli kullanarak bedenimizde saklı olan hayat bilgisini yolumuza en yakın kişiyle paylaşmalıyız.
Saplantı ve takıntılarınızı bir kenara bırakın. Hayatınızı en mutlu olacağınız şekilde yaşayın. Unutmayın, yarınlarınızı bugün düşündükleriniz, söyledikleriniz ve yaptıklarınız oluşturuyor. Kendinize en iyi gelecek olan işi, eşi ve hayatı seçerek mutlu ve huzurlu yaşamanız dileğimizle.
Havanın çok güzel olduğu bu günlerde, bu muhteşem havayı ve doğayı değerlendirmek için,İzmir Alsancak ve Göktürk Luminy Life derslerimizi, Canan Yıldırım ile Fuar Kültür Park, İzmir Kent Ormanı, Belgrad ormanları ve doğada yapıyoruz. Aralık ayına girdiğimiz şu günlerde havanın durumunun normal şartların üzerinde olması ile, doğanın bize sunduğu bu muhteşem güzellikler içinde, yoga, pilates, nefes ve pranayama dersleri yapma şansımız oluyor.
Bunun yanı sıra, Luminy Life stüdyomuzda da derslerimiz tüm hızıyla devam ediyor. Yoga, pilates, reformer (aletli pilates), personal training, xbody (akım ile yapılan egzersizler) ve daha bir çok eğitim ve derse katılmak için hemen iletişim bölümündeki telefon numaramızdan bize ulaşın.
Doğada, temiz havada spor ve egzersiz yapmak, içeride yapılan egzersizlere göre daha faydalıdır. Bu nedenle hava şartları uygun
olduğunda biz genelde derslerimizi dışarıda yapma taraftarıyız. Hava şartları uygun olmadığında ise spor yapacağınız alanın iyice havalandırılmış olmasına dikkat edin.
Meditasyon ve yoga için genellikle dış etkenlerden uzak daha sakin yerler tercih etmeliyiz. Göktürk, Güzelbahçe, Urla gibi çevre koşulları, sağlık ve spor etkinlikleri için çok uygun olan bu doğa harikası yerler, yaşama enerjisi yani prana toplamak için harika bir ortam. Bildiğiniz gibi gürültülü yerlede yaşama enerjimiz düşer. Bunun nedeni insanın özünün sessizlik olması ve sessiz kalındığında daha da yaşama enerjisi ile dolacağınızdır. (Günün belli zamanlarında ufak sessizlik ve meditasyon molaları vererek zihninizi biraz dinlendirebilir, yeni güne daha konsantre, dinç ve yaratıcı başlayabilirsiniz.)
Yaşama enerjimiz düştüğünde bunu geri toplamanın yolları ise şunlardır. Yoga gibi vücuda iyi gelen, vücudu gereksiz yere yormayan egzersizler yaptığınızda, kendinizi daha iyi hissesersiniz. Bunun nedeni yoganın yaşama enerjisi vermesidir. Vücudu yoran egzersizler yaptığınızda ise acıkırsınız ve
bu da yaşama enerjinizin azaldığını gösterir. Yoga kilo kontrolü, esneklik ve kuvvet için de iyi bir yoldur.
Yaşama enerjisi yani prana kaynaklarından bir diğeri de yemek yemektir. Yediğimiz gıdalara dikkat etmeli, onları, satvic yani saf ve temiz gıdalar arasından seçmeliyiz. Sindirimi zor, zor hazmedilen, vücuda ihtiyacı olan gıdayı vermeyen, yine onu gereksiz yere yoran besinlerden uzak durmalıyız. Bu konuda ayrıntılı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Güneş ve ay, doğa ve tabiat, ılık ve temiz su, vücudu yıkamak, düzenli ve kaliteli uyku da diğer prana kaynaklarıdır. Akşam 23.00 ile gece 03.00 arası zifiri karanlıkta uyuyor olmalısınız çünkü bu saatler arasında vücudumuz çeşitli hormonları sadece karanlıkta salgılar, onarım ve şifa işlerini gerçekleştirir ve bizi ertesi güne hazırlar. Genelde
hastalıkların sabaha karşı nüksetmesinin nedeni de yine budur. Çünkü gece vücut tüm enerjisini kendini onarmak için kullanır ve yeterince dinlenemez ve enerji toplayamazsak vücut sabaha karşı savunmasız kalabilir.
Bunların yanı sıra, iyi düşünceler de yaşama enerjimizi yükseltir. Çok mutlu anlarınızda açlık hissetmediğinizi farketmişsinizdir. Şunu da söylemeden düşünceler bölümünü geçmeyelim. Bu günkü düşüncelerimiz, söylediklerimiz ve yaptıklarımız geleceğimizi yaratır. Bu nedenle ne düşündüğümüze, ne söylediğimize ve ne yaptığımıza çok dikkat edelim. İyi düşünceler, iyi sözler ve iyi eylemler, iyi bir gelecek sağlarken, bunların tersi ise negatif sonuçlar doğurur.
Yoga derslerimizde de yoga felsefesinden, neyi niçin yaptığımızdan ve yapmadığımızdan her zaman bahseder ve değerli ailemizi bu konularda bilgilendiririz. Böylece üyelerimiz, bilinçli farkındalık ile derslere devam eder ve bu da onların motivasyonunu arttırırken, aynı zamanda da devamlılığı ve sürekliliği sağlar.
Sonuç olarak yaşamınızı sağlıklı olarak devam ettirebilmek için mutlaka bir spor, sağlık ve egzersiz alanı ile tanışmış olmalısınız.
Nefes, yoga, pilates, fitness, reformer, outdoor aktiviteleri, bunlardan hangisi ile başlarsanız başlayın, veya hangisiyle devam ederseniz edin, kendinizi en iyi ve en mutlu hissettiğiniz alanı bulun ve onunla ilerlemeye ve gelişmeye devam edin. Bu, hem şu anki dinçliğiniz ve sağlığınız için önemli olup, hem de gelecekte yaşlılığınızı daha rahat geçirmek ve her zaman en az 10 yaş daha genç kalmanızı sağlayacak.
Kendiniz ve çevreniz için bir iyilik yapın, onları Luminy ve The Power Lab ailesi ile tanıştırın, yeni yıla sağlıklı, dinç ve mutlu girin. En güzel yeni yıl hediyesi sağlıktır. Randevu almak için hemen bizi arayın. 0537 684 94 99
Evrendeki her canlı veya cansız madde enerjiden oluşur. Prana ise yaşama gücünden oluşur. Hareket eden prana hareket eden her şey yani yaşam gücüdür. (Jaget) Enerji basit ve sıradandır çünkü başı ve sonu vardır. Prana ise yaşamın kaynağıdır.
Raja yoganın yamalar, niyamalar ve asanalar ile başlayan 8 kolundan 4.’sü olan Pranayamalar konusu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olalım.
Temel yaşama gücü prananın 8 ana kaynağı vardır. Bunlar hava, su, yiyecek ve gıdalar, doğru hareket (egzersiz), uyku, güneş ve ay, tabiat doğa ve hayvanlar, ve düşüncelerdir.
Şimdi dilerseniz prananın kaynaklarını daha detaylı olarak inceleyip, özümseyelim.
Prana Kaynakları:
1.Hava:
Hava içinde hayat enerjisi ve gücünü barındırır. Havadaki hayat enerjisini kontrol ederek pranamızı yükseltebiliriz.
Yogadaki pranayama (nefes ve yaşama gücü enerjisi) çalışmalarını nefes egzersizleriyle karıştırmamak gerekir. Pranayama çalışmalarında omurga dik olmalı, zihin beden, ruh ve nefes bütünlüğü sağlanmalı, bilinç açık olmalıdır.
Yogada asıl amaç Kevala Kumbakaya ulaşmaktır. Bu nefesin durması anlamına gelir. (Pranayama yaşama gücü enerjisini yayma egzersizlerinde asıl amaç, nefesi ve konsantrasyonu sağlayarak zihin dalgalarını dizginlemek ve neticede insanın doğasına ve özüne dönmesini sağlamaktır..)
Su:
Pranamızı yükselten bir diğer şey de sudur. Vücudumuzun büyük bir kısmı sudan oluşur. Evrendeki her maddenin olduğu gibi suyun da bir hafızası vardır. (Okunmuş suların insana iyi gelmesinin nedeni budur.)
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki suyun vücuda faydalı olabilmesi için ph derecesinin 7 den fazla olması gerekmektedir. Aksi taktirde vücudumuz suyu ememez ve bu da şişkinliğe neden olur. Dolayısıyla böylece pranamızı yani yaşam gücümüzü düşürür. Suya limon dilimleri, erik veya tarçın gibi şeyler ekleyerek alkali hale getirebiliriz. Bu sayede suyun ph’ını dengelemiş oluruz.
Bunun yanı sıra suyu yavaş içmeliyiz. Hızlıca içilen su vücuda yarardan çok zarar verebilir. Sindirilmeden direk atılmasına neden olabilir. Sık tuvalete gitme nedenimiz de hızlıca içtiğimiz sulardır.
Ayrıca soğuk su içmekten de kesinlikle kaçınmalıyız. Ilık ve yudum yudum içmeliyiz. Vücut ısısından farklı olan su dereceleri vücudumuzun şoka girmesine ve kişilere göre değişen öngörülemeyen neticelere yol açabilir.
3.Yemek ve Gıdalar:
Fiziksel, duygusal ve ruhsal dengeyi sağlamak için yediğimiz yiyeceklerle kurduğumuz ilişkiyi yeniden tanımlamalıyız.
Zihnimizi karıştıracak ve bedenimize zarar verecek gıdalardan uzak durmalıyız.
Prana seviyemizi yükseltmekten söz ederken“3 Guna’dan” yani doğanın 3 elementinden ve temel gücünden bahsedilir. Bunlar, Sattvic (satvik), Tamasic (tamasik) ve Rajasic‘dir. (Rajasik) gunalardır. Satvik gıdalar saf, temiz yememiz gereken gıdalardır. Bunlar meyve ve sebzeler, baklagiller, kuruyemişler, bal, pekmez, süt ve süt ürünleri, bitkisel yağlar ve tereyağı gibi işlem görmemiş gıdalardır.
Tamasik gıdalar ise ölü gıdalardır. Tüm et ve et ürünlerini, kızartılmış, dondurulmuş ürünleri, konserveleri, mantar, midye gibi ölü besinleri sayabiliriz.
Rajasik gıdalar ise vücutta ani değişimler, iniş ve çıkış yapan, kahve, alkol, sarımsak, soğan, şeker ve şeker ürünleri, çikolata gibi gıdalardır.
Rajasik ve tamasik gıdalardan uzak durarak ve satvik gıdalarla beslenerek prana seviyemizi yükseltebiliriz.
Doğru Hareket:
İnsan vücuduna iyi gelecek, onu aşırı yormayacak veya çok hareketsiz bırakmayacak egzersizlerdir. En iyi egzersiz insan zihin, beden ve ruh bütünlüğü açısından yoga’dır. Özellikle güneşi selamlama (surya namaskara), asanalar, namaz kılmak gibi bilinçli yapılan egzersizler ve eylemler de size iyi gelecektir. Bilinçsizce, yalnızca fiziksel güzellik için uygulanan fitness gibi egzersizleri yapacağınıza hiçbir egzersiz yapmamanız daha yararlı olacaktır. Vücudu yıkıma uğratmak yerine olduğu gibi bırakmak daha iyidir. Spor salonlarında saatlerce bilinçsizce, bilinçsiz kişiler tarafından yapılan veya yaptırılan egzersizler, fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak yerinizde saymanıza, zaman ve para kaybına neden olarak faydadan çok yıkıma neden olabilir. Tam da burada farklı sonuçlar almak adına yeniden insanın 3 özgürlüğünü hatırlayalım. Yapmak, yapmamak veya daha önce yaptığınızdan daha farklı bir biçimde yapmak.
Uyku:
Doğru zamanda ve koşulda yapılan uyku yaşama gücümüzü yani pranamızı yükseltir. Güneş otonom sinir sistemimizde sempatik sinir sistemini temsil ederken, ay da parasempatik sinir sistemini temsil eder. Güneş vücutta yıkımı, ay ise onarımı sağlar.
En geç 11 de uykuya dalmış olmalıyız ve en az 03.00 a kadar uyumalıyız. Çünkü hormonlarımız günlük akışta bu saatten sonra devreye girer ve vücudu onarır. Bu saatlerde ve karanlıkta vücut sistemimiz en verimli ve en onarıcı şekilde gerektiği gibi çalışır.
Evrendeki prana sabaha karşı 03.00 ve 05.00 da en yüksek seviyeye ulaşır. Bu saatler evrendeki en sessiz saatlerdir. İnsanın doğası, özü de zaten sessizliktir. Eğer gece bu saatte uyanmış isek. Doğada kısa bir yürüyüş (veya balkonda alacağımız birkaç nefes) prana seviyemizi çok yükseltir. Bu saatlerde kendiliğimizden uyandıysak kısa bir pranayama çalışması ve meditasyon yapabiliriz. Dilersek tam bir yoga seansı da uygulayabiliriz.
Eğer 03.00 ve 05.00 saatleri arasında uyanmış ve kendimizi dinç hissediyorsak her gün uyguladığımız kısa veya uzun yoga çalışmaları sonrasında bir de günlük işlerimizi halledersek o gün çok uzun gelecek ve yararlı olacak, bir günü tam anlamıyla doya doya yaşayacağızdır.
Evrende en önemli şey anda kalmaktır. Bu dünyadaki vaktimizi anımızı doya doya yaşayarak, yararlı ve bizi olmamız gereken varlık haline getirecek şekilde yaşarsak hayatı başarmak için ilk adımımızı atmış oluruz.
Gün içinde yine uykumuz gelebilir bunun nedeni pranamızın fazla yükselmesidir. Nasıl şarj olmuş bir pili yeniden şarj etmeye çalıştığınızda performansı düşüyorsa bizde de böyledir. Pranamız fazla olduğunda ve daha fazla prana aldığımızda yorgun hissedebiliriz. En fazla yarım saatlik kısa bir uykuyla tekrar tüm enerjimizi toplayabiliriz. (power nap)
Kesinlikle zifiri karanlıkta uyumalıyız. Karanlıkta uyumadığımız zaman bazı hormonlarımız salgılanmaz ve gece boyu vücudun kendini yenilemesi, onarması ve tedavi etme süreci sekteye uğrar.
Güneş ve Ay:
Evrenin yapıtaşı güneştir. O olmazsa yaşayamayız ve Dünya yok olur. Surya namaskara yani yogadaki güneşi selamlama serisi buradan ortaya çıkmıştır. Güneşin her doğuşu ve batışı için teşekkür edilir.
Ay ise bedeni dengeler, onarır ve olumsuz şeyleri temizler. Evrendeki dualitenin simgelerinden biri de güneş ve ay’dır.
Tabiat Doğa ve Hayvanlar:
Tabiat, doğa ve hayvanlar evrenin en önemli parçalarındandır. Yaşama gücünüzü yani prananızı yükseltirler. Doğa, hayvanlar ve bitkilerle barışık olmak, nehir, orman, deniz kenarı gibi yerlerde bulunmak bizi iyi hissettirir ve pranamızı yükseltir.
Düşünceler:
Düşüncelerimiz pranamızı çok değiştirir. Düşüncelerimiz negatif olduğu taktirde pranamız düşer. Düşüncelerimiz sözcüklere dönüştüğünde daha da kuvvetli bir etki yapar. Sözcükler ise eylemlere dönüştüğünde en etkili karmalarımızı oluşturur. Ne ekersen onu biçersin sözü de buradan gelmektedir. Kişi bu evrende var olduğunda veya şimdiki yaşantısında var olmadan öncesinde ve ötesindeki düşündüklerinden, söylediklerinden ve yaptıklarından sorumludur. (Karma felsefesi) Olumlu düşünceler ve eylemler sukhayı (iyi sonuçlar veren olaylar, mutluluk) olumsuzlar ise dukayı (üzüntü veren sonuçları) doğurur.
Prananın Alt Akımları:
Daha önce de bahsettiğimiz gibi yaşamın anahtarı olan temel yaşama gücü “Prana” dır. Evrende var olan her şeyde bulunmaktadır. Ağaç, taş, kedi, deniz, vazo, insan aklınıza gelebilecek her şeyin pranası vardır.
“Pranayama” ise prananın düzenlenmesidir.Bilimsel bir yöntem olarak içimizdeki ilahiliği açığa çıkarma sürecine ise “pranayama” denir.
Prananın 5 farklı açılımı, alt akımı vardır. Şimdi bu akımları yakından tanıyalım ve astım gibi olası rahatsızlıklar söz konusu olduğunda hangi kanallar ile çalışmamız gerektiğini inceleyelim.
Prana Vayu: (Upa Prana yani alt kanal): Bedenimize aldığımız her şeydir. Nefes aldığımızda aktif olur. (Nefes, yemek, içecek, cinsel yolla alınan sıvılar, ilaç, kremler vs.)
Akciğer, soluk borusu ve diyafram kasında upa prana etkilidir. Akışı içe ve yukarıyadır.
Solunum yolları ve nefes ile ilgili olduğu için astım rahatsızlığıyla yakından ilgilidir.
Apana Vayu: Bedenimizden çıkan her şeydir. Tüm dışarı atımlardan sorumludur. Örneğin, boşalma ve boşaltım, terleme, ağlama, istifra etme, çocuk doğurmak gibi. Sorumlu olduğu bölgeler, ter bezleri, bağırsaklar, göz yaşı bezleri, böbrek, mesane, yumurtalık ve erbezleridir. Nefes verdiğimizde aktif olur. Akışı aşağıdan dışarıya doğrudur yani dikeydir.
Apana aktif olmadığı zaman, kabızlık, prostat, ağlayamama, ve terlememe durumları meydana gelir.
Samana Vayu: Mide kalp ve dolaşım sisteminden 1. Derece diğer organlardan ise 2. Derece sorumludur. Çok güçlüdür. Ahamkar (ego) izin verirse apana ve upa pranaya yardım edebilir.
Udana Vayu: Boğazın yukarısı, kol ve bacakları kontrol eder. 5 duyudan sorumludur. (Görmek, koklamak, işitmek, hissetme, dokunma duyusu ve tat almak.)
Doğru algılama bu pranaya bağlıdır. Omurganın dik durmasından sorumludur. Hareketi daireseldir.
Davranış ve algıyla ilgili olduğu için bu pranamızda oluşabilecek herhangi bozulukları astımı tetikleyebilir.
Viyana Vayu: Sinir, dolaşım sistemi ve kasların hareketinden sorumludur. Udana hareket etmek ister, viyana hareket eder. En büyük akımdır. Nüfus ederek ve dağılarak (su püskürmesi gibi) dağılır ve ilerler.
Yogiler (yoga yapan kişiler), odaklanarak, ve farkındalıklarını arttırarak vayularını kontrol altına alabilirler.
Astım rahatsızlığı söz konusu olduğunda ise prana vayu ve udana vayumuza odaklanarak ve onları kontrol altına alarak meditasyon ve pranayama çalışmaları ile bu hastalığı bertaraf edebiliriz.
Bugün hangi egzersiz tipinin kendimize ve hedeflerimize daha uygun olacağı konusunda konuşacağız. Kardiyo egzersizleri mi? Yoga mı? Pilates mi? Vücut geliştirme mi? Bu egzersiz tipleri çoğalabilir. Kendimize en uygun egzersiz tipini seçmek için öncelikle vücut tipimizi, kendimizi iyi tanımalıyız.
Apollon’a adanmış Delf mabedinde yazılı olan, büyük bilge Pythagoras’ın sözünde de belirttiği gibi; “kendini bil”. Evet herhangi bir spor dalına yönelmeden önce mutlaka kendimizi çok iyi tanımalı, limitlerimizi, güçlü ve geliştirilmesi gereken yanlarımızı bilmeliyiz. Vücut tipinize, postür analizinize, kalp ve damar sistemi, solunum sistemi ve tüm vücut sistemlerinize göre vücut, anatomi ve egzersiz bilimi ve sistemleri hakkında yeterli bilgiye sahip değilseniz bu kararı profesyonel bir eğitmene ve bir doktora danışarak alabilirsiniz.
Kilo vermek ve vücut şekillendirmek; beslenme, egzersiz ile yağ yakmak; sıkılaşmak ve su dengesini sağlamak ile
ilgilidir. Yağ yakmaya ise belli bir nabız değerini aştıktan sonra başlarız. Buna öncelikle yağ yakmaya başladığınız minimum nabızı bulmakla başlayabilirsiniz. Minimum yağ yakım nabzınızı ise şu şekilde bulabilirsiniz:
220-yaşınız-dinlenik nabzınız= minimum yağ yakımı için atması gereken kalp atım sayısı yani nabız. (dinlenik nabız: sabah uyandığınızda yatağınızda otururken kalbinizin 1 dakikada kaç kere attığı ) Dinlenik nabzınızı eczanelerde veya elinizde varsa nabız ölçen aletlerle de yapabilirsiniz. Yani yağ yakabilmeniz için bulduğunuz bu sonucun üzerine çıkmalısınız. Örneğin 40 yaşında ve dinleni nabzı 70 olan bir kişinin minimum yağ yakım seviyesi; 220-40-70= 110 dur. Yani yağ yakmak için nabzın 110 un üzerine çıkması gerekir.
Yoganın kilo vermeye ve vücut şekillendirmeye pilates kadar etkili olmadığı söylense de, burada genelde atlanan konu şu ki her ne kadar yoga yaparken nabzımız pilatesteki kadar yükselmese de, pilates sonrasında yogada hiç olmadığı kadar acıkırsınız. Bunun nedeni ise nabzın, kalp atışların ve kardiovasküler hareketlerin artmasıyla vücudunuzda şekerin düşmesi ve açlık hissinin çoğalmasıdır. Acıkmamızın bir diğer nedeni de yaşam enerjimizin düşmesidir. Yaşam enerjimizi besinlerden, düzenli uykudan, doğadan, güneş
ve aydan, iyi düşüncelerden, toprak ve sudan, vücuda iyi gelen egzersizlerden alırız.
Yoga ve pranayama çalışmaları boyunca aynı zamanda enerjisel olarak da vücudumuzu beslediğimiz için düzenli yoga yapmanın sonucunda ileriki günlerde daha az açlık hissettiğimizi farkederiz. Zaten vücudu aşırı yorup, aşırı yemek yemek bedenimizi tahrip eder, boş yere yorar ve dolayısıyla yaşlandırır. Yanlış yapılan her egzersiz vücuda zarar verir. Her gün düzenli olarak yoga yapar, öğün sayılarımızı azaltır ve öğün aralarında çiğneme yapacak besinler tüketmezsek, sağlıklı bir şekilde kilo verebiliriz.
Bunu biraz daha ayrıntılı olarak açıklayalım. Bize hep günde 3 ana öğün ve aralarda da birşeyler yememiz gerektiği söylenir. Oysa ki yeterli miktarda karbonhidrat, protein, vitamin, mineral ve su alırsak ve bu dengeyi sağlarsak günde 1 öğün bile yeterlidir. Günümüzde tarım ilaçları vb besin değerlerini düşürücü şeyleri göz önüne aldığımızda, siz öğün sayılarınızı 2 ye düşürerek başlayabilirsiniz. Tabi bu öğünlerde tüm gün ihtiyacınız olan besinleri aldığınızı var sayıyorum.
Bir diğer konu ise çiğneme. Siz çiğneme yaptığınızda, çeşitli salgılar salgılanır ve sindirim sisteminiz çalışmaya başlar bu da sizi
acıktırır. Yedikçe yiyesiniz gelir. Sakız bile çiğniyor olsanız bu sizi acıktıracaktır. Öğünleri sık olanlar şimdi olur mu öyle şey diyor olabilirler. Benim hocam 5 öğün ye dedi ve süper oldum. Fakat siz kendi bedeninizi kendiniz tanımalısınız ve hiç kimsenin söylediği şeyi kendiniz de deneyimlemeden inanmamalısınız. O halde bunu da kendiniz deneyin ve görün. (Tabi burda şeker, kalp, tansiyon, tiroit vb rahatsızlıklarınızın olmadığını ve yoga gibi nabzı çok yükseltmeyecek olan egzersizler yapıldığını varsayıyorum. Herhangi bir rahatsızlığınız varsa bir diyetisyene veya doktora danışın.) Yanlızca sabah 08.00-11.00 arasında ve akşam 16.00 19.00 saatleri arasında yemekleri yavaş yavaş yiyeceğiniz 2 öğün belirleyin ve bu öğün saatleri arasında kuruyemiş dahi olsa çiğneme yapmanıza neden olacak hiç bir şey yemeyin. Çorba ve yoğurt dilediğiniz kadar tüketebilirsiniz. Kahve, alkol ve sigaradan bu dönemde uzak kalmakta fayda var çünkü bunlar rajasik gunalar yani vücut dengesini bozucu şeyler.
Fitness konusuna gelecek olursak, profesyonel olmayan ellerde yaptığınız, özellikle ağırlık, vücut geliştirme çalışmaları başta olmak üzere, crossfit, calisthenics, tabata egzersizleri, hiit antrenmanları, benzeri egzersizler, yaşam boyu size çok büyük güçlükler çektirecek, fıtık, diz, bel, boyun ve eklem rahatsızlıkları, solunum yollarında bozulmalar, kas ağrıları ve rahatsızlıkları gibi uzayıp giden rahatsızlıklara neden olacaktır. Bu nedene kesinlikle anatomi ve egzersiz bilimleri hakkında geniş bilgiye sahip deneyimli kişilerle çalışmalısınız kim ne derse desin siz eklem yerlerinizde, kas ağrısı dısında, bel, sırt ve boynunuzda ağrı hissediyorsanız, hareketi bırakmalı veya başka şekilde yapmalısınız.
Aslında yoga ve pilates egzersizleri birbirine benzer. Zaten pilates hareketleri de 7000 yıllık ilim olan yogadan çıkmıştır. Her ne kadar pilatesin de yoganın da birçok çeşidi olsa da, matwork pilateste yani yerde yapılan pilates hareketlerinde hareketler genelde daha hızlı ve tempoludur.
Pilates yapmaya başlamadan önce en az 15 dakika aktif olarak mutlaka ısınmalısınız (jogging, zumba vs gibi ısınma egzersizleri kullanılabilir). Yogada ise güneşi selamlama gibi bir dizi hareketten oluşan asana serileri ile ısınırız. Ayrıca kapalabhati gibi temizlik ve pranayama çalışmaları, vücudu canlandırır, ısıtır.
Yoga ve pilates hareketlerinde kaslarınızı hem güçlendirir hem esnetirsiniz. Fitness egzersizlerinde ise genelde sıkılaşma, güçlenme ve kas şekillendirmesi söz konusudur. Yogada hareketler birbirini tamamlayıcıdır. Örneğin gövde fleksiyonu yaptıysanız (yani öne, aşşağı doğru eğilmek), ondan sonra bunun tam tersi olan gövde ekstansiyonu (arkaya doğru gövdeyi açmak, esnetmek, germek, göğsü, beli ve kolları yukarı geri açmak) da yaparak dengeyi sağlarsınız. Fakat fitnessda genelde kas kitlesini arttırmaya çalışıldığı için profesyonel olarak çalışılmadığında duruş bozuklukları oluşabilir. (yanlış ve fazla dead lift uygulamaları nedeniyle oluşabilecek olan kifoz yani kamburluk gibi)
Kilo vermek için her ne kadar insanlar pilatesi veya kardiyo egzersizlerini tavsiye ediyor olsa da. Kilo vermeyi asıl yemek yeme düzenimiz ve sistemimiz ile sağlarız. Yaptığımız yoga, pilates veya fitness egzersizleri ise, kilo verirken sarkmamamız ve daha sıkı bir vücuda sahip olmamız içindir. Elbette ki yağlarımızı da egzersizler yardımıyla yakarız ama sizce de o yağları oluşturmadan sıkılaşmaya ve şekillendirmeye başlamak daha iyi ve kolay değil mi?
Bunların yanı sıra vücut geliştirme ve ağırlık egzersizlerinde, eklem aralıklarına çok dikkat edilmelidir. Örneğin dead lift yaparken dizleriniz ayak parmak uçlarınızı geçmemeli, gereğinden fazla yük kaldırılmamalı, aksi taktirde diz ekleminde, belde çeşitli rahatsızlıklar olabilir. Yük ve ağırlık oranları da her kişiye göre farklı olarak belirlenmeli, maksimal ağırlık ölçümü yapmalı, kişiye kaldırabileceğinden fazla ağırlıklar kaldırması konusunda motivasyonlarda bulunmamalıyız. (gaz vermemeliyiz) Merak etmeyin düzenli olarak, profesyonel kişilerle egzersizlerinize devam ettiğinizde zaten gelişeceksiniz. Aceleye gerek yok. Vücudunuza zaman tanıyın.
Beslenmenize de en az egzersizlere verdiğiniz önem kadar dikkat etmelisiniz. Aksi taktirde bütün çabalarınız boşa gider, kaş yapayım derken göz çıkarırsınız. L karnitin, proteim tozu, steroid ve buna benzer tüm doğal olmayan ürünlere de karşı olduğumu söylemek durumundayım. Protein, karbonhidrat, vitamin, mineral ve su dengesini sağladığınızda, doğru egzersizleri, doğru dinlenme sürelerini uyguladığınızda ve bunları düzenli uyku saatleri ile birleştirdiğinizde, sağlıklı, fit ve mutlu kalırsınız. (Gece 23.00 ile 03.00 saatleri arasında, zifiri karanlıkta uyuyor olmalısınız. Vücut iyileşme, yenilenme süreçlerinde bazı hormonları bu saatler arasında ve karanlıkta salgılar )
Bu günlük de bu kadar sağlıklı, huzurlu ve mutlu günler diliyoruz.
Diğer stüdyomuz Göktürk Luminy Life’da Canan Yıldırım ile yoga, nefes, pranayama, pilates, reformer, bosu balance denge dans, trambolin, business wellness coaching, kurumsal koçluk, işyeri ve ofis egzersiz programları, işyeri motivasyon ve verimliliği arttırıcı dersler, doğa aktivite derslerimiz başladı.
Şehrin gürültüsünden uzakta, kendini yenileyen ve bambaşka bir hal alan ,
Luminy ailesi ile, artık üyeleriyle buluşmaya hazır. Yakın zamanda açılış ile birlikte, doğada trekking ve yoga aktiviteleri, zumba, dans ve spinning geceleri gibi aktivitelerle, üyelerin birbirleriyle kaynaşmaları ve eğitmenleri daha yakından tanımaları sağlanacak. Duruş bozuklukları, kilo problemleri, vücut şekillendirme, sırt, bel, boyu, eklem ağrıları için egzersiz planlaması, yarışma hazırlıkları, sporcu yetiştirme ve bunun gibi bir çok alana yönelik çalışmalarımız, İstanbul, Göktürk’te devam edecek.
Bunların yanı sıra eşli egzersiz programları, birebir antrenmanlar (personal training), spor koçluğu, yaşam ve eğitim koçluğu, ofis ve şirketler için iş yerinde, evde veya her yerde egzersiz programları gibi hizmetlere de daha yoğunluklu olarak yer verirken, aynı zamanda artık fizyoterapistler, doktorlar, beslenme uzmanları, master trainerlar ve daha bir çok alanda uzmanları da bünyemiz içine almış bulunmaktayız.
Wellness, fitness ve sağlığa dair her şeyi bir arada bulabileceğiniz şehrin gürültüsünden, kirliliğinden ve kalabalıklığından uzakta, kendinizle baş başa kalabileceğiniz bir merkez artık Eyüp Göktürk’te.
Merkezdeki ve doğadaki aktivitelerin yanı sıra, yaz kış sağlık ve spor kamplarımız da devam edecek. Yoga ve sanat, pilates, trekking ve doğa keşif aile wellness, ofis wellness, business wellness gibi kamplarımız şehrin gürültüsünden ve yoğunluğundan uzaklaşmak isteyenler için bir haftasonu kaçamağı şeklinde veya 4 günlük, haftalık, 10 günlük
gibi çeşitli seçenekler sunmakta. Butik kamplarımız ile ilgili ayrıntılı bilgiye Luminy sayfasından alaçatı kampları, veya google aramalarında Luminy karadeniz kampları, Luminy Marmaris kampları gibi anahtar kelimeler kullanarak ulaşabilirsiniz. Bazı kamplarımız özel grupların isteği üzerine 5 kişi ve altı da gerçekleşebilmektedir. Bunun yanı sıra kalabalık gruplar için de birden fazla eğitmen ile gerçekleştirdiğimiz doğa, sağlık, rahatlama, iyileşme, motivasyon, yenilenme gibi kamplarımız gerçekleşmektedir.
Dilerseniz beklentilerinizi ve ihtiyaçlarınızı birlikte konuşarak, kamp programınınızı, eğitmenleri ve gidilecek yerleri, birlikte belirleyerek de hazırlayabiliriz. Özgür, spontan ve bilinçli farkındalık ile şu an attığınız adımlar gelecekte size iyi bir yaşam, iyi bir çevre olarak geri dönecektir.
Sağlıklı bir yaşam için şimdi ilk adımı atın. Luminy Yaşam Koçluğu ve Sağlık Merkezi ile tanışın. Randevu almak için hemen arayınız. 0 531 525 77 47