Evrendeki her canlı veya cansız madde enerjiden oluşur. Prana ise yaşama gücünden oluşur. Hareket eden prana hareket eden her şey yani yaşam gücüdür. (Jaget) Enerji basit ve sıradandır çünkü başı ve sonu vardır. Prana ise yaşamın kaynağıdır.
Raja yoganın yamalar, niyamalar ve asanalar ile başlayan 8 kolundan 4.’sü olan Pranayamalar konusu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olalım.
Temel yaşama gücü prananın 8 ana kaynağı vardır. Bunlar hava, su, yiyecek ve gıdalar, doğru hareket (egzersiz), uyku, güneş ve ay, tabiat doğa ve hayvanlar, ve düşüncelerdir.
Şimdi dilerseniz prananın kaynaklarını daha detaylı olarak inceleyip, özümseyelim.
Prana Kaynakları:
1.Hava:
Hava içinde hayat enerjisi ve gücünü barındırır. Havadaki hayat enerjisini kontrol ederek pranamızı yükseltebiliriz.
Yogadaki pranayama (nefes ve yaşama gücü enerjisi) çalışmalarını nefes egzersizleriyle karıştırmamak gerekir. Pranayama çalışmalarında omurga dik olmalı, zihin beden, ruh ve nefes bütünlüğü sağlanmalı, bilinç açık olmalıdır.
Yogada asıl amaç Kevala Kumbakaya ulaşmaktır. Bu nefesin durması anlamına gelir. (Pranayama yaşama gücü enerjisini yayma egzersizlerinde asıl amaç, nefesi ve konsantrasyonu sağlayarak zihin dalgalarını dizginlemek ve neticede insanın doğasına ve özüne dönmesini sağlamaktır..)
- Su:
Pranamızı yükselten bir diğer şey de sudur. Vücudumuzun büyük bir kısmı sudan oluşur. Evrendeki her maddenin olduğu gibi suyun da bir hafızası vardır. (Okunmuş suların insana iyi gelmesinin nedeni budur.)
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki suyun vücuda faydalı olabilmesi için ph derecesinin 7 den fazla olması gerekmektedir. Aksi taktirde vücudumuz suyu ememez ve bu da şişkinliğe neden olur. Dolayısıyla böylece pranamızı yani yaşam gücümüzü düşürür. Suya limon dilimleri, erik veya tarçın gibi şeyler ekleyerek alkali hale getirebiliriz. Bu sayede suyun ph’ını dengelemiş oluruz.
Bunun yanı sıra suyu yavaş içmeliyiz. Hızlıca içilen su vücuda yarardan çok zarar verebilir. Sindirilmeden direk atılmasına neden olabilir. Sık tuvalete gitme nedenimiz de hızlıca içtiğimiz sulardır.
Ayrıca soğuk su içmekten de kesinlikle kaçınmalıyız. Ilık ve yudum yudum içmeliyiz. Vücut ısısından farklı olan su dereceleri vücudumuzun şoka girmesine ve kişilere göre değişen öngörülemeyen neticelere yol açabilir.
3.Yemek ve Gıdalar:
Fiziksel, duygusal ve ruhsal dengeyi sağlamak için yediğimiz yiyeceklerle kurduğumuz ilişkiyi yeniden tanımlamalıyız.
Zihnimizi karıştıracak ve bedenimize zarar verecek gıdalardan uzak durmalıyız.
Prana seviyemizi yükseltmekten söz ederken“3 Guna’dan” yani doğanın 3 elementinden ve temel gücünden bahsedilir. Bunlar, Sattvic (satvik), Tamasic (tamasik) ve Rajasic‘dir. (Rajasik) gunalardır. Satvik gıdalar saf, temiz yememiz gereken gıdalardır. Bunlar meyve ve sebzeler, baklagiller, kuruyemişler, bal, pekmez, süt ve süt ürünleri, bitkisel yağlar ve tereyağı gibi işlem görmemiş gıdalardır.
Tamasik gıdalar ise ölü gıdalardır. Tüm et ve et ürünlerini, kızartılmış, dondurulmuş ürünleri, konserveleri, mantar, midye gibi ölü besinleri sayabiliriz.
Rajasik gıdalar ise vücutta ani değişimler, iniş ve çıkış yapan, kahve, alkol, sarımsak, soğan, şeker ve şeker ürünleri, çikolata gibi gıdalardır.
Rajasik ve tamasik gıdalardan uzak durarak ve satvik gıdalarla beslenerek prana seviyemizi yükseltebiliriz.
- Doğru Hareket:
İnsan vücuduna iyi gelecek, onu aşırı yormayacak veya çok hareketsiz bırakmayacak egzersizlerdir. En iyi egzersiz insan zihin, beden ve ruh bütünlüğü açısından yoga’dır. Özellikle güneşi selamlama (surya namaskara), asanalar, namaz kılmak gibi bilinçli yapılan egzersizler ve eylemler de size iyi gelecektir. Bilinçsizce, yalnızca fiziksel güzellik için uygulanan fitness gibi egzersizleri yapacağınıza hiçbir egzersiz yapmamanız daha yararlı olacaktır. Vücudu yıkıma uğratmak yerine olduğu gibi bırakmak daha iyidir. Spor salonlarında saatlerce bilinçsizce, bilinçsiz kişiler tarafından yapılan veya yaptırılan egzersizler, fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak yerinizde saymanıza, zaman ve para kaybına neden olarak faydadan çok yıkıma neden olabilir. Tam da burada farklı sonuçlar almak adına yeniden insanın 3 özgürlüğünü hatırlayalım. Yapmak, yapmamak veya daha önce yaptığınızdan daha farklı bir biçimde yapmak.
- Uyku:
Doğru zamanda ve koşulda yapılan uyku yaşama gücümüzü yani pranamızı yükseltir. Güneş otonom sinir sistemimizde sempatik sinir sistemini temsil ederken, ay da parasempatik sinir sistemini temsil eder. Güneş vücutta yıkımı, ay ise onarımı sağlar.
- En geç 11 de uykuya dalmış olmalıyız ve en az 03.00 a kadar uyumalıyız. Çünkü hormonlarımız günlük akışta bu saatten sonra devreye girer ve vücudu onarır. Bu saatlerde ve karanlıkta vücut sistemimiz en verimli ve en onarıcı şekilde gerektiği gibi çalışır.
- Evrendeki prana sabaha karşı 03.00 ve 05.00 da en yüksek seviyeye ulaşır. Bu saatler evrendeki en sessiz saatlerdir. İnsanın doğası, özü de zaten sessizliktir. Eğer gece bu saatte uyanmış isek. Doğada kısa bir yürüyüş (veya balkonda alacağımız birkaç nefes) prana seviyemizi çok yükseltir. Bu saatlerde kendiliğimizden uyandıysak kısa bir pranayama çalışması ve meditasyon yapabiliriz. Dilersek tam bir yoga seansı da uygulayabiliriz.
- Eğer 03.00 ve 05.00 saatleri arasında uyanmış ve kendimizi dinç hissediyorsak her gün uyguladığımız kısa veya uzun yoga çalışmaları sonrasında bir de günlük işlerimizi halledersek o gün çok uzun gelecek ve yararlı olacak, bir günü tam anlamıyla doya doya yaşayacağızdır.
Evrende en önemli şey anda kalmaktır. Bu dünyadaki vaktimizi anımızı doya doya yaşayarak, yararlı ve bizi olmamız gereken varlık haline getirecek şekilde yaşarsak hayatı başarmak için ilk adımımızı atmış oluruz.
- Gün içinde yine uykumuz gelebilir bunun nedeni pranamızın fazla yükselmesidir. Nasıl şarj olmuş bir pili yeniden şarj etmeye çalıştığınızda performansı düşüyorsa bizde de böyledir. Pranamız fazla olduğunda ve daha fazla prana aldığımızda yorgun hissedebiliriz. En fazla yarım saatlik kısa bir uykuyla tekrar tüm enerjimizi toplayabiliriz. (power nap)
- Kesinlikle zifiri karanlıkta uyumalıyız. Karanlıkta uyumadığımız zaman bazı hormonlarımız salgılanmaz ve gece boyu vücudun kendini yenilemesi, onarması ve tedavi etme süreci sekteye uğrar.
- Güneş ve Ay:
Evrenin yapıtaşı güneştir. O olmazsa yaşayamayız ve Dünya yok olur. Surya namaskara yani yogadaki güneşi selamlama serisi buradan ortaya çıkmıştır. Güneşin her doğuşu ve batışı için teşekkür edilir.
Ay ise bedeni dengeler, onarır ve olumsuz şeyleri temizler. Evrendeki dualitenin simgelerinden biri de güneş ve ay’dır.
- Tabiat Doğa ve Hayvanlar:
Tabiat, doğa ve hayvanlar evrenin en önemli parçalarındandır. Yaşama gücünüzü yani prananızı yükseltirler. Doğa, hayvanlar ve bitkilerle barışık olmak, nehir, orman, deniz kenarı gibi yerlerde bulunmak bizi iyi hissettirir ve pranamızı yükseltir.
- Düşünceler:
Düşüncelerimiz pranamızı çok değiştirir. Düşüncelerimiz negatif olduğu taktirde pranamız düşer. Düşüncelerimiz sözcüklere dönüştüğünde daha da kuvvetli bir etki yapar. Sözcükler ise eylemlere dönüştüğünde en etkili karmalarımızı oluşturur. Ne ekersen onu biçersin sözü de buradan gelmektedir. Kişi bu evrende var olduğunda veya şimdiki yaşantısında var olmadan öncesinde ve ötesindeki düşündüklerinden, söylediklerinden ve yaptıklarından sorumludur. (Karma felsefesi) Olumlu düşünceler ve eylemler sukhayı (iyi sonuçlar veren olaylar, mutluluk) olumsuzlar ise dukayı (üzüntü veren sonuçları) doğurur.
Prananın Alt Akımları:
Daha önce de bahsettiğimiz gibi yaşamın anahtarı olan temel yaşama gücü “Prana” dır. Evrende var olan her şeyde bulunmaktadır. Ağaç, taş, kedi, deniz, vazo, insan aklınıza gelebilecek her şeyin pranası vardır.
“Pranayama” ise prananın düzenlenmesidir. Bilimsel bir yöntem olarak içimizdeki ilahiliği açığa çıkarma sürecine ise “pranayama” denir.
Prananın 5 farklı açılımı, alt akımı vardır. Şimdi bu akımları yakından tanıyalım ve astım gibi olası rahatsızlıklar söz konusu olduğunda hangi kanallar ile çalışmamız gerektiğini inceleyelim.
- Prana Vayu: (Upa Prana yani alt kanal): Bedenimize aldığımız her şeydir. Nefes aldığımızda aktif olur. (Nefes, yemek, içecek, cinsel yolla alınan sıvılar, ilaç, kremler vs.)
Akciğer, soluk borusu ve diyafram kasında upa prana etkilidir. Akışı içe ve yukarıyadır.
Solunum yolları ve nefes ile ilgili olduğu için astım rahatsızlığıyla yakından ilgilidir.
- Apana Vayu: Bedenimizden çıkan her şeydir. Tüm dışarı atımlardan sorumludur. Örneğin, boşalma ve boşaltım, terleme, ağlama, istifra etme, çocuk doğurmak gibi. Sorumlu olduğu bölgeler, ter bezleri, bağırsaklar, göz yaşı bezleri, böbrek, mesane, yumurtalık ve erbezleridir. Nefes verdiğimizde aktif olur. Akışı aşağıdan dışarıya doğrudur yani dikeydir.
Apana aktif olmadığı zaman, kabızlık, prostat, ağlayamama, ve terlememe durumları meydana gelir.
- Samana Vayu: Mide kalp ve dolaşım sisteminden 1. Derece diğer organlardan ise 2. Derece sorumludur. Çok güçlüdür. Ahamkar (ego) izin verirse apana ve upa pranaya yardım edebilir.
- Udana Vayu: Boğazın yukarısı, kol ve bacakları kontrol eder. 5 duyudan sorumludur. (Görmek, koklamak, işitmek, hissetme, dokunma duyusu ve tat almak.)
Doğru algılama bu pranaya bağlıdır. Omurganın dik durmasından sorumludur. Hareketi daireseldir.
Davranış ve algıyla ilgili olduğu için bu pranamızda oluşabilecek herhangi bozulukları astımı tetikleyebilir.
- Viyana Vayu: Sinir, dolaşım sistemi ve kasların hareketinden sorumludur. Udana hareket etmek ister, viyana hareket eder. En büyük akımdır. Nüfus ederek ve dağılarak (su püskürmesi gibi) dağılır ve ilerler.
Yogiler (yoga yapan kişiler), odaklanarak, ve farkındalıklarını arttırarak vayularını kontrol altına alabilirler.
Astım rahatsızlığı söz konusu olduğunda ise prana vayu ve udana vayumuza odaklanarak ve onları kontrol altına alarak meditasyon ve pranayama çalışmaları ile bu hastalığı bertaraf edebiliriz.