SAĞLIKLI KALMAK, İYİLEŞMEK İÇİN OKUYUNUZ: HİPOFİZ, TİROİD VE TİMÜS BEZİ ( İZMİR, SAĞLIKLI YAŞAM VE SPOR REHBERİ )

 

Hormon ve Bezler
Hormon ve Bezler

Hormon ve bezlerimiz vücudumuzda çok önemli bir yere sahiptir. Bezlerimiz çeşitli hormonları salgılayarak vücut dengemizi düzenlemeye çalışır. Birçok rahatsızlığın nedeni ve çözümü aslında buradadır. Hormonların bezler tarafından nasıl salgılandığını çalıştığını ve ne işe yaradığını bilirsek, rahatsızlıklarımızı da tedavi edebilir iyileştirebiliriz.

Düzenli ve doğru yapılan egzersiz, saf (satvik gunas), doğal gıdalarla beslenme, mutlu ve neşeli olmak da tüm hormon ve bezlerimizin düzgün çalışmasına yardımcı olacaktır. Bu yazıda timüs, tiroid ve hipofiz bezlerinden ve etkilerinden bahsedeceğiz. Böbrek üstü bezi tarafından salgılanan adrenalin, pankreas tarafından salgılanan insülün ve glukagon, eşeysel bezler testes ve ovaries ve epifiz bezi gibi konulara ise bir başka makalemizde değineceğiz. Şimdi dilerseniz örneklerle bezlerin ve hormonların öneminden bahsedelim.

Örneğin kadınlar üzüntülü veya ağıt yakma anlarında göğüslerine vurur. Bu hareket timüs bezini harekete geçirir. Timüs bezini titrettiğimiz zaman bu bez çalışmaya başlar ve bağışıklık sistemi devreye girer. Yani bu bir nevi beynimizin otomatik ve reflektif olarak vücudumuzun bağışıklık sistemini devreye sokmasına, koruma altına almasına bir örnektir.

Biz de eğer hangi bezimizi nasıl harekete geçireceğimiz hakkında bilgi sahibi olursak vücudumuzu ve kendimizi koruma altına alabiliriz. Bu makaleyi okurken belki de sizin de sahip olduğunuz, üzüntü, depresyon, ellerde titreme, unutkanlık hali, saç dökülmesi, cilt problemleri, kemik erimesi, adet düzensizlikleri, uyku bozuklukları, kas problemleri, kramplar, aşırı kısa olma hali veya çok uzun olma hali gibi durumların olası nedenleri hakkında bir fikir sahibi olabilirsiniz. Belki de olası rahatsızlıklarınızın nedeni bu bez ve hormonların fazla veya az çalışmasından kaynaklanıyor. Önce araştırmalı ve bilgi sahibi olmalıyız. Ne demişler bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Şimdi bilimsel olarak bu bezleri inceleyelim. Öncelikle bu bez ve hormonlardan sorumlu ana merkez olan hipotalamusdan bahsedelim

Hipotalamus, beynin alt kısmında bulunur. Endokrin yani iç salgı bezleri ve sinir sistemi arasındaki bağdır Vücut iç dengesini sağlar.

  1. Hipofiz Bezi
    Hipofiz Bezi

    Hipofiz Bezi (Pituitary Glands):

    Hipotizin hormon salgılamasını hipotalamus yönetir ve denetler. Hipotalamus, hipofizi uyaran “RF” (salgılama faktörleri) çıkarır. Bunlar kan yoluyla hipofize ulaşınca hipofiz, salgılama faktörünün çeşidine göre hormon salgılar.Hipofiz hipotalamusun alt kısmında büyüme hormonunu salgılayan bezdir. İç salgı bezlerini ve metabolizmayı düzenler, büyümeyi sağlar az salgılanırsa, çocuklarda nanizm denilen cücelik, çok salgılanırsa devlik oluşur. Sinir ve hormonal sistem arasındaki iletişimi sağlar. Ön ve arka olarak iki bölümden oluşur.

Hipofizin değişik bezleri uyarıcı hormonları vardır. Eşey bezlerini uyaran hormonları “FSH, LH ve LTH” idi. Tiroiti uyaran hormonu ise “TSH” (Tiroit uyarıcı hormon)dur. Hipofiz böbreküstü bezini (Adrenal bez) uyaran “ACTH” (Adrenalkortropik hormon – Adrenal kabuk bölgesini uyaran hormon) da yine ön bölümden salgılanır. Ön bölümün bir başka hormonu ise doğumdan sonra süt bezlerini uyarıp süt salgılattıran “prolaktin” hormonudur.

  1. Tiroit BeziTiroitTiroit Bezi (Thyroid Glands): Boynun orta kısmında, adem elması denilen sert çıkıntının hemen altında, kelebek şeklinde sağ ve sol nefes borusunun iki yanına yerleşmiştir. T3 ve T4 adı verilen tiroit hormonlarını salgılar.

 

Tiroit hormonları vücudumuz için çok önemli hormonlardır. Metabolizmamızın düzeni büyük ölçüde tiroit hormonları ile sağlanır. Kalp atım hızını, kolesterol düzeyini, vücut ağırlığını, kas gücünü, hafıza fonksiyonunu, cilt yapısını ve buna benzer daha birçok başka fonksiyonları doğrudan etkiler. Eğer tiroit hormonları çeşitli nedenlerle yeterli düzeyde salgılanmaz ise “hipotiroidizm” denilen tiroit hormon azlığı oluşur. Bu durumda bu fonksiyonların hepsi azalır. Hipotiroidizmin belirtileri arasında depresyon, kilo artışı, cilt kuruluğu, kalp hızında yavaşlama, soğuğa karşı dayanıksızlık, unutkanlık, zihinsel durgunluk, yorgunluk, kabızlık, kasların güçsüzleşmesi ve kramplar, adet döneminde düzensizlikler ve kanama miktarında artış görülür.

Eğer tiroit hormonu çok salgılanırsa halk arasında zehirli guatr denilen hipertiroidizm oluşur. Hipertiroidizmin belirtileri sinirlilik hali, kalp hızında artış, kilo kaybı, depresyon, terleme, sıcağa karşı tahammülsüzlük, korku hali yani anksiyete, ellerde titreme, uyku bozukluğu, adet düzensizlikleri ve kanama miktarında azalm görülür.

Tiroit tarafından üretilen bir diğer hormon, Kalsitonin hormonu vücudun kalsiyum, fosfor dengesini ayarlar. Kandaki kalsiyum kemiklere geçtikten sonra, kalsitonin sayesinde kemikler sertleşir. Tiroksin hormonu ise büyüme, gelişme ve vücudumuzdaki diğer olayların düzenlenmesinde görevlidir. Tiroksin gelişme döneminde az salgılanırsa cücelik, zeka geriliğine neden olur. Yetişkinlerde az salgılanırsa ise metabolizma hızı yavaşlar, saçlar dökülür, vücut ısısı düşer. Fazla salgılanırsa ise metabolizma hızı artar, sinirlilik, çarpıntı ortaya çıkar. İyot eksikliğinden dolayı tiroksin az salgılandığında bu bez normalden fazla çalışarak büyür ve guatr hastalığı görülür.

       

Luminy Sağlık İzmir
Timüs Bezi

3. Timüs Bezi (Thymus):

Tiroit bezinin altında göğüs boşluğunda, soluk borusunun önünde bunulur. Çok önemli bir bezdir. İnsan hayatını uzatan bezdir. Sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip olmamızı bu bez sağlar. Bu bez ne kadar çok titreşirse kişinin bağışıklığı o kadar artar. Mutsuz veya üzüntülü anlarında, ağıt yakarken insanların göğüslerine vurmalarının nedeni bu hareketi beynin tamamen refkeltif olarak yaptırmasıdır. Göğse vurarak timüs bezinin titreşmesini ve üzüntü nedeniyle vücudumuzda veya bağışıklık sistemimizde oluşabilecek olası zararları ve direnç kaybını önlemiş oluruz. Aynı şekilde aşırı üzüntü halinde kahkaha atmamız da göğsümüze hafif dokunuşlarla vurmak gibi timüs bezinin titreşmesini sağlar. Özetle neşeli olun ki genç kalasınız.

Neşeli olmanın yanı sıra, “TSH” (Tiroit uyarıcı hormon) vücutta düzenli üretilebilmesi için yeterli miktarda protein, magnezyum, çinko ve B12  alınması gerekmektedir. T4 yapılabilmesi için iyot gereklidir. (iyotlu sofra tuzu kullanılabilir). Tiroit bezine iyotu alabilmek için gerekli olan vitaminler ise B2 ve C vitamini. Eğer bu vitaminleri almıyorsanız iyotu da kullanamazsınız. T3 ü T4 e dönüştüren enzim ise selenyum ile çalışır. T3 ün hücre hücre çekirdeği yüzeyindeki reseptörü aktifleşmesi için ise A ve D vitamini gerekli. Bu demek oluyor ki beynimizin T3 ve T4 yapılması için tiroiti uyarabilmesi için gerekli olan 10 öğe şunlardır:

Protein, iyot, magnezyum, Çinko, B2, B12, C vitamini, A vitamini, D vitamini, Selenyum.

Luminy sağlıklı yaşam merkezi sağlıklı ve mutlu bir hayata sahip olmanız için daima bilgi ve becerilerini sizlerle paylaşmaya devam edecek. İzmir, İstanbul, Ankara ve Türkiyenin çeşitli yerlerinde sağlık, spor, kişisel gelişim, bioenerji, yoga, pilates, felsefe, personal training, reiki ve ruhsal alanlar konusunda birçok seminer ve eğitimler vermeye devam edeceğiz. Siz de bize katılmak ailemizin bir parçası olmak, eğitim ve derslerimizden haberdar olmak için hemen iletişim bölümündeki telefon numarasından bize ulaşın. Sağlıkla kalın.

Canan Yıldırım

Luminy Yaşam Koçluğu ve Sağlık Merkezi

Instagram: Luminy Life

0531 525 77 47

17. SUTRA EVRENİN OLUŞUMU, NİHAİ TEKLİK HİSSİ VE DOĞA ÜSTÜ GÜÇLER

Merhabalar ,

 

İzmir, Alsancak'ta bulunan yoga stüdyomuzda, yoga felsefesi, pranayamai nefes,  meditasyon, odaklanma ve konsantrasyon dersleri başladı.
İzmir, Alsancak’ta bulunan yoga stüdyomuzda, yoga felsefesi, pranayamai nefes, meditasyon, odaklanma ve konsantrasyon dersleri başladı.

Umarım harika bir hafta geçirmiş ve haftasonuna hazır ve nazır hissediyorsunuzdur. Bugün Patanjalinin Yoga Sutralarından 17 sutra olan Vitakara vichara ananda asmita rupa anugamat samprajnatah’dan bahsedeceğim. Sutranın Türkçe meali: İçgörü, ayrım yapama, neşe/kutluluk ve ego nihai teklik hissi ile bir olursa buna smprgyat samaadhi (tohumlu samadhi) denir. 

Evrendeki teklik hissini anlayabilmek için evrenin yapısını vedanta felsefesine göre incelememiz gerekir. Vedanta, eski Hindu yazıtları olan vedalara dayanan felsefedir. Peki Samkya felsefesi nedir ve nereden gelir? Şimdi bunu inceleyelim.

Hinduizmin kaynağı vedalar, yani kutsal metinlerdir. Bu kutsal metinler zamanla halktan halka aktarılarak yeni felsefi düşüncelere neden olmuştur. Bu aktarımlara ve felsefi düşüncelere dayalı olarak ortaya en temel 6 felsefi bakış vardır. Bunlara 6 Darşana denir. İşte Samkya felsefesi de bu 6 Darşanadan biridir. Diğerleri ise Yoga, Nyaya, Vaişeşika, Purva Mimamsa ve Uttara Mimamsadır.

Darşanalar da kendi aralarında ikişer ikişer birbirlerine bağlıdır.

Nyaya ve Vaişeşika (Vaiseshika) ikilisinde deneyimler dünyası analiz edilir. Kişi zekasını kullanıp yanılgıları ve dünyanın materyal oluşunu farkeder.

Samkya felsefesi yoga ile bağlıdır. Bu ikilide psikoloji ve yaradılış evrimi üzerine derin bir anlayış sağlar.

Purva Mimamsa ve Uttara Mimamsa ikilisi ise Purva Mimamsa Karma Kanda yani eylem ile ilgilenir. Uttara Mimamsa ise Jnana Kanda yani bilgi ile ilgilenir. Avidyayı yani cehaleti yok eder, maneviyatla en yüksek basamağa ulaştırır.

Bu kadar teknik bilgiden sonra gelelim evrenin yaradılışına

Vedanta’ya göre evrenin bir tek yaradılış kaynağı vardır, o da Samkya felsefesinde geçen Prusha’dır. Prusha, Brahman, saf bilinç, baskın olan yani anlayacağımız dilde yaratıcıdır. (tanrıdır) Fakat bu bizim genel olarak anladığımız tanrıdan farklıdır. Bir de Atman vardır. Atman herhangi bir yaratık, nesne, bitki, hayvan, insan vs. herşeyin içindeki öz’dür. Aslında tek ve aynıdır. Atman ve Brahman tek ve birdir. Birbirinden ayrılmaz. Brahman, saf bilinç, baskın olan yani anlayacağımız dilde yaratıcı, Atman ise evrendeki her şeyin özüdür (insan, hayvani bitki, taş vs) ve bu ikisi birdir ve kesinlikle ikilik ifade etmez.

Bu ilk başta kafa karıştırıcı gibi gözükse de aslında tüm dinlerde ve yaradılışa ait söylemlerde bundan biraz bahsedilir. Tanrının sınırsızca her yerde, hem içeride, hem dışarıda, atomun içinde oluşu, ya da tasavvuftaki teklik bilincinde geçen “en el hak (ben hak yani tanrıyım)” sözü, Sufi Cüneyd-i Bağdadi gibi bir Allah dostunun ‘Cübbemin altında Allah’tan gayrısı yoktur’ sözü, Tasavvuf düşüncesinde, yaratanla yaratılanın tek kaynaktan geldiğini ve “bir” olduğunu savunan görüş olan vahdet-i vücut yani varlık birliği , evrendeki her şey arasında maddî bir bütünlüğü belirtir.

 Konumuza dönecek olursak Samkya yaradılışın özünü Prusha ve Prakriti olarak öncelikle ikiye ayırmıştır. Prusha yani, brahman, saf bilinç, Prakriti ise Prushanın yarattığı yansıma, çekirdek, ilk maddedir. Pra başlangıç kriri ise yaratılış anlamına gelir. Yani Prakriti yaradılışın başlangıcıdır. Brahman, Prakritiye sebep olur. Bunun nedenini şu anki zihnimizle algılayamayız. İnsan için zekanın kendisi Prakritidir ve bu nedenle insan bunu kavrayamaz.

Aydınlanmış veya ileri seviyede yoga halinde olan bir insan Brahman, Prakriti ilişkisini algılayıp deneyimleyebilir fakat bize anlatamaz. Çünkü gerçek ve mutlak görüş açısından Prakriti aslında var değil, gerçek değildir fakat aynı zamanda da gördüğümüz tek gerçekliktir. Yani bizim şu anki insan vücudumuz, duyularımız, algımızla algıladığımız bir gerçeklik var gibi görünür. Fakat aslında evrenin özü tek ve birdir. Kısaca aslında her şey aynı ve tek bir şeydir.

Yaradılış bir çok dinde birden olan, oluşan bir şey gibi gösterilir. Oysa Hindu felsefesinde yaradılış çözülmeyi sonsuza dek tekrarlanan bir süreç, bir evrim olarak görür. Evren bazen çözüldüğü zaman, (ya da görüşüşte çözündüğü zaman çünkü aslında hiçbir zaman var değil ve aynı zamanda da her yerdedir.) prakritiye geri döndüğü ve belli bir süre tohum halinde kaldığı söylenir.

Evrenin yeniden yaratılma mekanizmasını ise 3 guna oluşturur. Bunlar sattva, tamas ve rajasdır. Satva iyi, durağan, saf, temiz, yaratıcı, pozitif, yapıcı; Tamas ölü, atalet, hareketsizlik, yıkıcı, kaotik, dengesiz, ilgisiz, aktif olmayan; Rajas ise hareket, eylemle ilgili olan hal, aktif, ne iyi ne kötü, ben merkezliliği ifade eder. Bu 3 guna arasında bir denge vardır. Gunalar hem birbirine zıt hem de birbirini tamamlayıcı kuvvetlerdir. Bu denge bozulduğunda evrenin yeniden yaradılışı başlar. Bu sistemleri bilimsel sistemlerle de karşılaştırdığımızda çok benzer sonuçlara ulaşacağımızı göreceğiz. Örneğin Vedanta Kozmolojisi, en son atom fiziği teorileri ile karşılaştırıldığında bu sistemler arasında pek çok benzer nokta bulunacaktır.

Bu gunaları anlayabileceğimiz bir örnekle açıklayalım. Örneğin bir çocuk kumdan bir kale inşa etmek ister. Bu istek, düşünce, hayalini kurduğu kale satvadır. Çocuk eline şekilsiz ıslak kumu aldığında, kumun şekilsiz oluşu, kötü görüntüsü, çok zaman harcanması gerektiği, yorgun hissedilmesi, zor görünmesi, kumun dağılması, şekilsizliği alt edilmesi gereken bir engeldir ve Taması ifade eder. Fakat daha sonra Rajas yardıma koşar. Uyuşukluk, ve ataletin yenilmesi, fiziksel, zihinsel gayret ile elle tutulur, güzel bir kumdan kale yapma isteği ise Rajası ifade eder. Yeterli miktarda rajas üretilirse, tamas engeli yenilir ve ideal satva şekli elle tutulur bir kumdan kale halinde cisimlenir. Bu örnekten de anladığımız gibi yaratım süreci için bu gunaların hepsi gereklidir.

Bu üç guna her zaman mevcuttur fakat biri her zaman hakimdir. Satva güneş ışığında, Rajas akarsuda, Tamas ise bir taşta mevcuttur. İnsanlarda da bu üç guna bulunur. Gün içinde satva derin sakinlik, neşe, mutluluk, iyilik, karşılıksız sevgiye neden olur. Rajas ise huzursuz, tatminsiz kalmamızı sağlayan, sürekli arzu ve isteğe, sinir ve öfke patlamalarına, strese neden olurken aynı zamanda da fiziksel hareketlilik, cesaret ve enerji verir. Tamasta ise rajas ve satva kaybolduğunda gerçekleşen aptallık, cehalet, umutsuzluk, korku, çaresizlik, ukalalık gibi kötü niteliklerimizi ön plana çıkarırız.

Daha sonra Mula Prakriti oluşuyor. Maha Tatva yani evrensel zekanın oluşumu ardından, en son evrensel benlik, Ahamkara yani benlik bilinci ve ego ile birlikte satva, rajas tamas oluştu. Satva ile birlikte Manas, 5 Jnana indriyas ve 5 Karma indriyas, Tamas ile birlikte de 5 Tanmatras ve 5 Mahabhutas oluştu.

Samkya Felsefesine Göre Evrenin Oluşumu.
Samkya Felsefesine Göre Evrenin Oluşumu.

Şimdi bunların ne anlama geldiğini inceleyelim:

Mula Prakritide evren uyuyor durumdadır. Prakritide tekamülün ilk safhasına Mahat, büyük neden denir. Mahat kozmik ego duygusudur. Buddhiden ahamkar yani kişisel ego duygusu tekamül eder. Ahamkardan tekamül eğimleri üç farklı yönde uzanır. Kaydetme melakesi olan Manas’ın 5 algı gücünü yani görme, işitme tatma, dokunma, koklama; 5 eylem organı yani dil, ayak, üreme, dışkılama ve eller; 5 Tanmatra ise ses, hissetme, görüş, tat ve koku yu oluşturur. Bu Tanmatra da tekrar birleşerek dış evrenin oluştuğu 5 kaba elementi yani toprak, su, ateş, hava, eteri meydana getirir.

Prakritiden sonra sonra evren görünür olmaya karar verdi ve tüm Tatvalar uyandı. Tatvalar, üstün ve tek gerçeklik olan Prushanın bir yansıması olan Prakritiyi temsil eden çoklu gerçekliklerdir. Görünmez ve yok edilemez ve yaratım sürecinin inşa bloklarıdır. En çok bilinen 9 tatva vardır bunlar: Buddhi/Mahat (kozmik zeka), Manas (akıl, zihin), Ahamkara (ego, benlik. Kendi arasında 3 e ayrılıyor satva, rajas, tamas), Tanmatras (5 ince element: ses, dokunma, tat, şekil, koku), Mahabutas (5 büyük element: Toprak, su, ateş, hava, eter), Jnana Indriyas (5 organ algısı: kulak duymak için, deri hissetmek için, gözler görmek için, dil tat almak için, burun, koku almak için), Karma Indriyas ( 5 organ hareketi: Boğaz ifade için, eller kavramak için, ayaklar hareket için, cinsel organ üremek için, anüs boşaltım için.)

Sutramıza dönecek olursak İçgörü, ayrım yapama, neşe/kutluluk ve ego nihai teklik hissi ile bir olursa buna smprgyat samaadhi denir.

            Teklik bilincini meditasyonla anlayabiliriz. Paranjalinin meditasyon tekniğini anlayabilmek için önceliklte yukarıda anlatılan evrenin oluşumu, tekamül fikrini net bir şekilde aklımızda tutmamız gerekir. Meditasyon ile geriye tekamül yapılır. Gerçek nesnelere, şeylere konsantre olarak nesnelerin arkasındaki asıl gerçekliğe, öze ulaşılana dek geriye, içe doğru ilerlenir.

Patanjalinn tek bir nesneye konsantrasyonunun dört safhası vardır. Bunlardan ilki İçgörü yani inceleme safhası. Bu safhaya ulaşmak için 5 kaba elementten birine mükhemmel bir şekilde konsantre olmak gerekir. (hava, toprak, su, ateş veya eter) (Son hava bükücü ya da toprak bükücü olablirsiniz belki :) Bundan sonraki 2. safha ayırt etme, ayrım yapma safhasıdır. Bu safhaya ise, zihin, dış maddi tabakaya nüfus edip, içteki gizli öz Tanmatra’nın (yani ses, dokunma, şekil tat ve koku) üstüne kapandığı zaman ulaşılır. Aslında bir taşın, bir kalemin, lambanın bile farklı kokuları vardır. 3. safha neşe, kutluluk safhasıdır. Bu safhada algının iç güçlerine ya da zihnin kendisine konsantre olduğumuzdaki neşe ve huzur safhasıdır. Son, 4. Safha ise nihai teklik ve ego safhasıdır. Herhangi bir korku veya arzunun dokunamadığı ego duygusuna konsantre olduğumuzda ki bireyselliğin farkındalığı safhasıdır.

Şüphesiz bu safhalara ulaşmak çok zordur ve bir ömre bedel olabilir. Yine de Prakriti içinde yer alır ve güzel, ayartıcı veya tehlikeli noktaları vardır. Bir nesnenin doğasını kavramak, onu anlamak, onun üzerine güç kazanmaktır. Kişisel konsantrasyonun gelişmesi ile insanlar siddhi güçleri, psişik güçler kazanabilir. Zihin okuyabilir, geleceği görebilir, nesneleri hareket ettirebilir, hastaları iyileştirebilir vs. Bu bilgiler kadim ve gizli tutulması gereken bilgilerdir. Fakat nasıl bir doktor veya yazar tıp ilimini açıklarken fazlası insanı öldürebilecek olan ilaçlar hakkında bilgi vermek zorundaysa aynı şekilde bizim de bu kadim bilgiler hakkında üstü kapalı bir takım bilgiler vermek gerekliliğimiz vardır.

Bu güçler tek bir nesneye odaklanma ve teklik hissi ile ortaya çıkan üst düzey konsantrasyonun sonucunda ortaya çıkan tohumlar, smprgyat samaadhi yani tohumlu aydınlanmadır.

            Neşter bir doktorun elinde hayat kurtarabildiği gibi bir katilin elinde de hayat sonlandırabilir. Bu safhaları geçmek için içimizden gelen, bizi harekete geçiren güdü saf ve temiz olmalıdır. Asla kişisel ego ve arzuların kölesi olmamalıdır. Bunun nedeni, ıslah olmayan, saf insanlar bu güçleri elde ettiklerinde kendi amaçları, ego ve kötülük için kullandıklarında nihai olarak bu kendi yıkımlarıyla sonuçlanır. Tüm ülkelerdeki peri masallarında doğa üstü olana bulaşmama, oynamamaya karşı uyarılarla doludur. Büyü yapılır, dilekler dilenir sonra cin sahibine saldırır, onun ruhunu ele geçirir. Fakat gerçek aydınlanmaya ulaşmak isteyen, gerçek ruhsal arayıcı, okült güçten zarar görmez çünkü o aydınlanmanın peşindedir.

Ayrıntılı bilgi, yoga, yoga felsefesi, pranayama ve nefes dersleri, matwork pilates, reformer ve personal training dersleri için:

Instagram: Luminy Life

Whatzap hattı: 0531 525 77 47