Koh phangan öyle bir yerdir ki kötü yola saparsaniz sizi yerden yere vurur duvardan duvara çarpar ta ki siz anlayana kadar. Anladığınızda ise sizi büyük bir aşkla kucaklar. Öyle bir sevgi öyle bir aşk hissedersiniz ki motorsikletiniz ile coconut ağaçlarının arasından giderken adeta sarhoş olursunuz hic içmemenize rağmen. Bu yaratılmış ve var olan her şey için hayranlık, şükran, aşk, ve daha ifade edemediğim bir çok duyguyu aynı anda yaşarsınız ve gozyaşlariniza hakim olamazsınız. Durduk yere Hem güler hem ağlarsınız mutluluktan hayranlıktan şükrandan. Acaba delirdim mi dersiniz. Ama hayır bu gerçek dünyaya açılan kapı. Şu andaki rüyanın farkına varmanı sağlayan araç. Teşekkür edersiniz. Bu duyguları daha önce hiç bir yerde hissetmemiş olabilirsiniz. Çünkü bu ada sizi içine çeker, bu ada size öğretir kendinizi bulmayı, tüm acılarınızı unutmayı, yeniden bir hayata başlamayı. Bu ada sizi içine alır sevgiyle aşkla hicbirseyiniz olmasa bile, bu ada size yeni bir hayat verir. Ve öyle duygular hissedersiniz ki, biraz utangaç biraz, inanılmaz ve çokça ama çokça aşk. Çokça yaratana bağ, huzur, mutluluk. Burada en ağır bagimlilar bir zaman sonra en büyük iyilestiriciler olurlar. Çünkü onlar acının içinden geçmiş ve yaşananları yaşamışlardır. Seni anlarlar o yollardan onlar belki daha ağır geçti bu yüzden şimdi en iyi iyileştirici oldular. En ağır aşk acıları çekenleri en iyi ilişki koçu yapar bu ada. Bu ada depresyon ve acıları alır ve iyileşmeyi sağlayacak ilacı yapar. Burada işin bittiğinde bunu hemen anlarasın. Bulman gereken fikri, aşkı veya işi bulursun. Ama kafan hala karışırsa, kutsal aracı kullanarak meditasyon yapıp kendine sorular sorar ve yolunu çizebilirsin. Bu araçla tanisabilirsin. Kendine yolculuk için sana seramoninde yardım ederiz. Çünkü biz birbirimizi biliriz, hepimiz biriz. Sen de bunu bir gün anlayacaksın ve o gün acı diye bir şey kalmayacak. Daha fazla bilgi almak istersen iletişime geçebilir. Seramoni ve meditasyonlarımıza katılarak sen de yolunu tekrar bulabilirsin. Ve söz veriyorum onu bulacaksın. Bugüne kadar bulamayan olmadı. Bu ada sihirli. Zemini kristal, havası aşk solumani sağlar ve tüm insanlığa Olan inancın yeniden canlanır Çünkü Burada özü bulursun. Hele her şeyi birakmaya ve yeniden başlamaya hazirsan, iyi niyetliysen, kendinin ve butunun hayrını istiyorsan ada sana sunar tüm süprizlerini. Inanamazsın başta tesadüf dersin, ruya bu dersin ama mithyadaki, matrixteki gerçektir bu. Onlar ne kadar gercekse, o kadar gerçektir bu. Haydi sen de katıl bir yol var. Belki birden fazla ama sen kör olmuştun. Şimdi aç gözlerini ve gör beni. Çünkü ben senim. En yüksek benliğin en yüce kaynaktan gelen özüm ben. Aşkım, huzurum ben, sağlığım ben, ben seni sen yapan her şeyim. Bul beni, yaşa beni, katıl bana ve kucakla tüm geleni sevgiyle aşkla. İzin ver aksın hayat önünde, düşünme nasıl diye. Olacak güven evrene en yüksek benliğine. Ve her şeye izin verdiğinde tüm iyiliklere iyi niyetle, kabul ettiğinde gelecek yardımları, göreceksin her şey bambaşka olacak. Açılacak tüm kapılar bir anda içeride ve dışarıda. O zaman uyanacaksın rüyadan ve öğreneceksin seçim yapmayi. Bu sefer kazanacağız. Bu deneyimde veya bir sonrakinde ama eninde sonunda biz olacağız. Çünkü biz o’yuz başka bir şey beklenemez nihai mutluluk, huzur ve hosnutluk hali anandadan başka. Ve burada yapman gereken tek şey şu an öğrenmeye başlamak seçim yapmayı. Seçimler ve sonuçlar. Her şey hayatta seçimlerle ilgilidir. Seçim yapmazsan bile seçmiş olursun seçim yapmamayı. O halde bu hayattaki ilk gorevin kalbinin seni götürdüğü yere gitmek. Burada dikkat edilecek bir şey var. Zihninin götürdüğü yere değil kalbinin götürdüğü yere gitmek. Çünkü zihnin sadece ister ister. Onun korkulari, onun telaşları onun yanilgilari olabilir o hep ister ama kalbin… O başka o bambaşka. O ihtiyaç duyar. Gerçekten ihtiyacın olana git zihninin oyunlarına kanmadan. Bu bilgilere sahipsin zaten ben sadece hatırlatıyorum. Şimdi uyan ve gör beni, uyan ve duy sesimi. Ben senim sen de ben. Bul beni ve daha derinlere gitmeye hazırsan katıl bana
ÖKÜLT
18. YOGA SUTRA, REENKARNASYON, YENİDEN DOĞUŞ, KARMA, SAMSKARA VE VASANALAR
Herkese merhabalar,
Biz bu haftasonunu Balçova Terapi Ormanında Trekking, yoga ve bol bol meditasyon yaparak geçirdik. Umarım siz de huzur dolu bir haftasonu geçirmişsinizdir. Kendinizden ve çevrenizden kötü enerjili insanları uzak tutmayı ve akışta kalmayı ihmal etmeyin. Unutmayın kötü düşünceler ve eylemler sahiplerini bulur.
Sutramıza dönecek olursak. Bu sutrada bol bol karma, yeniden doğuş yani reenkarnasyon, yoga ve aydınlanma yolundan bahsedeceğiz. Haydi hep birlikte Patanjalinin 18. yoga sutrasını inceleyelim.
- Virama pratyaya abhyasa pruvah samskara seşonyah
Asmprgyat Samadhi’de sürekli uygulamaya dayalı içgörü, tüm algı sönükleştiğinde ortaya çıkmakta ve yalnızca ortaya konmamış izlenimler kalmaktadır.
Bu sutrada anlatılmak istenen şudur. Bir önceki yani 17. Yoga sutrada teklik hissine ulaştığımızda yani evrende atman, brahman aradında yani yatarıcı, bitki, hayvan, insan vs gibi hiçbir şeyde bir ayrım gözetmediğimizde ve hepsinin aslında tek olduğunu anladığımızda o zaman smprgyat samadhiye ulaşıyordurk. Bu tohumlu samadhi idi. Burada insanlar bir takım siddhi güçlere ulaşabiliyordu ve bu nedenle bu samadhi tohumlu oluyordu. Fakat bunlar da bırakıldığında yani aydınlanma yolunda kazandığımız özel güçler ve üstünlüklerden de vazgeçtiğimiz zaman tohumsuz samadhiye yani asmprgyat samadhiye ulaşıyoruz.
Bu samadhiye ulaşabilmek için öncelikle bu dünyayı, (ilizyonu, mayayı) algıladığımız duyulardan vazgeçmeliyiz. Çünkü bunlar bize gerçek bilgiyi sağlayamaz. Bu algılar bizde mutluluk, üzüntü, neşe, keder, kıskançlık, kızgınlık gibi duygulara yol açar. Oysa bunları yaşamak bir süre sonra hayatı çekilmez ve yaşanmaz bir hale getirebilir. Bunun nedeni daha önce bir çok yazıda bahsettiğimiz gibi dualitedir. Evren dualiteden oluşur. Aynı uzakdoğu felsefesinde geçen yin ve yang gibi, karşılıklı zıtlıkların bir denge içinde bulunduğu bir evrende yaşıyoruz. Hiç bir zaman sürekli mutlu veya mutsuz olamazsınız. Aşırı duygular karşılığında belli bir zaman sonra onların aşırı zıt duygularını beraberinde getirir. Sürekli pratik ve meditasyon ile duyularımızı sönükleştirebilir ve bu dualiteden kendimizi sıyırabiliriz.
Sürekli uygulama ile yani abhyasa (pratik) ile içgörü
geliştiğinde, duyular sönükleştiğinde artık sadece izlenimler kaldığında, Asmprgyat samadhi ye ulaşırız.
Bu sutrada ayrıca samskaralardan da bahsedilmiştir. “Samskaralar” bu dünyada senin gerçekleşmesine neden olduğun yanlış algılamalardır. Örneğin “ıslak saçla dışarı çıkma hasta olursun” gibi. Aynı görüş bir çok kitapta, bilimde ve dinde de vurdulanmıştır. Kuantumda evrenin çekim yasası, secret kitabında bir şeyi istemek ile birlikte hayatına çekebileceğinle ilgili anlatımlar, dinlerdeki dualar vs. Tabi buradakiler genelde pozitif şeyleri hayatımıza çekmekle ilgili. Fakat negatif şeyleri de çekeriz. Bir çocuğa sürekli koşma düşersin dersen bu samaskaradır ve çocuk bunu sürekli duyduğu için bilinçaltına yerleşir ve neticede düşer. Oysa koşup düşmeyen bir sürü çocuk vardır. Ya da ıslak saçla dışarı çıkıp hasta olmayan bir sürü insan.
Düşünceyi inanç haline getirdiğimizde ise bu “vasana” olur. Vasanalar ise artık samskaraların daha ileri versiyonu, değiştirilmesi çok güç olan inançlardır. Örneğin “yanan bir sobaya değersen elin yanar.” Gibi.
Doğduğumuzdan beri bize ateşin sıcak, yakıcı ve tehlikeli bir şey olduğu öğretildi. Bir çok kişinin çeşitli yerleri ateşle veya sıcak şeyler ile yandı. Bu düşünce artık eylemler ile de daha baskın ve kalıtımsal bir hale geldi. Gördüğümüz insanların çok büyük bir bölümü ateşte yanabiliyor. Fakat yoga halindeki aydınlanmış ustalar, veya başka bir şekilde aydınlanmış olan bazı insanlar ateş şovları yapıyor ve onlar yanmıyor. Toprak altında saatlerce günlerce kalıp nefessizlikten ölmeyen insanlar var. Yinede bir çok insan, kalıplaşmış bazı düşünceler nedeniyle, bir çok şeyin imkansız olduğunu düşünüyor.
Konumuza dönecek olursak bizim sürekli dünyaya yeniden gelmemize neden olan şey de aslında temizlenmemiş karmalar ve bu samskaralardır. Her ne kadar ilişkilerimizde çok acı çekiyor da olsak, dünyadan bezdiğimizi söyleyip buna içtelikle inansak da, aslında içten içe içimizde kalmış olan bu bilinçaltı eğilimleri bizi yeniden dünyaya gelme, geri dönme ve bir kez daha duyusal deneyimlere dalma arsuzuna neden olur.
Samskaralarımızı, ve karmalarımızı tamamen temizlediğimizde, aynı aydınlanmış bir insan gibi, mükemmel yoga halindeki bir insan gibi artık yeniden doğma dürtüsü olmaz. Karmalarımız geçmiş yaşamımızda ve bu yaşamımızda yaptığımız eylemlerin bize geri dönmesi, karşı tarafa hissettirdiğimiz aynı duyguyu bizim de yaşamamız ve yaşayacak olma durumudur. Örneğin bir bizim için en önemli şey sadakat diğer kişi için ise para olabilir. Eğer o kişi bizi aldattıysa ve bunun karşısında çektiğimiz acının karşılığı o kişide para kaybetmek ise, onun başına bu durum gelir. Yani kısaca söylemek gerekirse evren kesinlikle çok adaletlidir. Eğer karşıdaki kişiyi aldattığınızda sizin kadar üzülmeyecekse onun da sizin kadar üzüleceği konudaki acı verici olay başına gelir.
Aydınlanmış, yogaya ulaşan kişiler özgürleşir, tüm samskaralarından ve karmalarından kurtulur ve bir daha dünyaya gelme isteği olmaz. Bu dünyadaki hayatı bittiğinde sonsuza dek atmanla birleşecek ve artık hiçbir acı, sıkıntı, mutluluk, mutsuzluk, kızgınlık gibi insani duygular kalmayacak, böylece sınırsızca ve sonsuz olarak her yerde ve aynı zamanda da hiç bir yerde olacak ve de olmayacak.
Bilgi için:
Whatzap: 0531 525 77 47
Instagram: Luminy Life
17. SUTRA EVRENİN OLUŞUMU, NİHAİ TEKLİK HİSSİ VE DOĞA ÜSTÜ GÜÇLER
Merhabalar ,
Umarım harika bir hafta geçirmiş ve haftasonuna hazır ve nazır hissediyorsunuzdur. Bugün Patanjalinin Yoga Sutralarından 17 sutra olan Vitakara vichara ananda asmita rupa anugamat samprajnatah’dan bahsedeceğim. Sutranın Türkçe meali: İçgörü, ayrım yapama, neşe/kutluluk ve ego nihai teklik hissi ile bir olursa buna smprgyat samaadhi (tohumlu samadhi) denir.
Evrendeki teklik hissini anlayabilmek için evrenin yapısını vedanta felsefesine göre incelememiz gerekir. Vedanta, eski Hindu yazıtları olan vedalara dayanan felsefedir. Peki Samkya felsefesi nedir ve nereden gelir? Şimdi bunu inceleyelim.
Hinduizmin kaynağı vedalar, yani kutsal metinlerdir. Bu kutsal metinler zamanla halktan halka aktarılarak yeni felsefi düşüncelere neden olmuştur. Bu aktarımlara ve felsefi düşüncelere dayalı olarak ortaya en temel 6 felsefi bakış vardır. Bunlara 6 Darşana denir. İşte Samkya felsefesi de bu 6 Darşanadan biridir. Diğerleri ise Yoga, Nyaya, Vaişeşika, Purva Mimamsa ve Uttara Mimamsadır.
Darşanalar da kendi aralarında ikişer ikişer birbirlerine bağlıdır.
Nyaya ve Vaişeşika (Vaiseshika) ikilisinde deneyimler dünyası analiz edilir. Kişi zekasını kullanıp yanılgıları ve dünyanın materyal oluşunu farkeder.
Samkya felsefesi yoga ile bağlıdır. Bu ikilide psikoloji ve yaradılış evrimi üzerine derin bir anlayış sağlar.
Purva Mimamsa ve Uttara Mimamsa ikilisi ise Purva Mimamsa Karma Kanda yani eylem ile ilgilenir. Uttara Mimamsa ise Jnana Kanda yani bilgi ile ilgilenir. Avidyayı yani cehaleti yok eder, maneviyatla en yüksek basamağa ulaştırır.
Bu kadar teknik bilgiden sonra gelelim evrenin yaradılışına
Vedanta’ya göre evrenin bir tek yaradılış kaynağı vardır, o da Samkya felsefesinde geçen Prusha’dır. Prusha, Brahman, saf bilinç, baskın olan yani anlayacağımız dilde yaratıcıdır. (tanrıdır) Fakat bu bizim genel olarak anladığımız tanrıdan farklıdır. Bir de Atman vardır. Atman herhangi bir yaratık, nesne, bitki, hayvan, insan vs. herşeyin içindeki öz’dür. Aslında tek ve aynıdır. Atman ve Brahman tek ve birdir. Birbirinden ayrılmaz. Brahman, saf bilinç, baskın olan yani anlayacağımız dilde yaratıcı, Atman ise evrendeki her şeyin özüdür (insan, hayvani bitki, taş vs) ve bu ikisi birdir ve kesinlikle ikilik ifade etmez.
Bu ilk başta kafa karıştırıcı gibi gözükse de aslında tüm dinlerde ve yaradılışa ait söylemlerde bundan biraz bahsedilir. Tanrının sınırsızca her yerde, hem içeride, hem dışarıda, atomun içinde oluşu, ya da tasavvuftaki teklik bilincinde geçen “en el hak (ben hak yani tanrıyım)” sözü, Sufi Cüneyd-i Bağdadi gibi bir Allah dostunun ‘Cübbemin altında Allah’tan gayrısı yoktur’ sözü, Tasavvuf düşüncesinde, yaratanla yaratılanın tek kaynaktan geldiğini ve “bir” olduğunu savunan görüş olan vahdet-i vücut yani varlık birliği , evrendeki her şey arasında maddî bir bütünlüğü belirtir.
Konumuza dönecek olursak Samkya yaradılışın özünü Prusha ve Prakriti olarak öncelikle ikiye ayırmıştır. Prusha yani, brahman, saf bilinç, Prakriti ise Prushanın yarattığı yansıma, çekirdek, ilk maddedir. Pra başlangıç kriri ise yaratılış anlamına gelir. Yani Prakriti yaradılışın başlangıcıdır. Brahman, Prakritiye sebep olur. Bunun nedenini şu anki zihnimizle algılayamayız. İnsan için zekanın kendisi Prakritidir ve bu nedenle insan bunu kavrayamaz.
Aydınlanmış veya ileri seviyede yoga halinde olan bir insan Brahman, Prakriti ilişkisini algılayıp deneyimleyebilir fakat bize anlatamaz. Çünkü gerçek ve mutlak görüş açısından Prakriti aslında var değil, gerçek değildir fakat aynı zamanda da gördüğümüz tek gerçekliktir. Yani bizim şu anki insan vücudumuz, duyularımız, algımızla algıladığımız bir gerçeklik var gibi görünür. Fakat aslında evrenin özü tek ve birdir. Kısaca aslında her şey aynı ve tek bir şeydir.
Yaradılış bir çok dinde birden olan, oluşan bir şey gibi gösterilir. Oysa Hindu felsefesinde yaradılış çözülmeyi sonsuza dek tekrarlanan bir süreç, bir evrim olarak görür. Evren bazen çözüldüğü zaman, (ya da görüşüşte çözündüğü zaman çünkü aslında hiçbir zaman var değil ve aynı zamanda da her yerdedir.) prakritiye geri döndüğü ve belli bir süre tohum halinde kaldığı söylenir.
Evrenin yeniden yaratılma mekanizmasını ise 3 guna oluşturur. Bunlar sattva, tamas ve rajasdır. Satva iyi, durağan, saf, temiz, yaratıcı, pozitif, yapıcı; Tamas ölü, atalet, hareketsizlik, yıkıcı, kaotik, dengesiz, ilgisiz, aktif olmayan; Rajas ise hareket, eylemle ilgili olan hal, aktif, ne iyi ne kötü, ben merkezliliği ifade eder. Bu 3 guna arasında bir denge vardır. Gunalar hem birbirine zıt hem de birbirini tamamlayıcı kuvvetlerdir. Bu denge bozulduğunda evrenin yeniden yaradılışı başlar. Bu sistemleri bilimsel sistemlerle de karşılaştırdığımızda çok benzer sonuçlara ulaşacağımızı göreceğiz. Örneğin Vedanta Kozmolojisi, en son atom fiziği teorileri ile karşılaştırıldığında bu sistemler arasında pek çok benzer nokta bulunacaktır.
Bu gunaları anlayabileceğimiz bir örnekle açıklayalım. Örneğin bir çocuk kumdan bir kale inşa etmek ister. Bu istek, düşünce, hayalini kurduğu kale satvadır. Çocuk eline şekilsiz ıslak kumu aldığında, kumun şekilsiz oluşu, kötü görüntüsü, çok zaman harcanması gerektiği, yorgun hissedilmesi, zor görünmesi, kumun dağılması, şekilsizliği alt edilmesi gereken bir engeldir ve Taması ifade eder. Fakat daha sonra Rajas yardıma koşar. Uyuşukluk, ve ataletin yenilmesi, fiziksel, zihinsel gayret ile elle tutulur, güzel bir kumdan kale yapma isteği ise Rajası ifade eder. Yeterli miktarda rajas üretilirse, tamas engeli yenilir ve ideal satva şekli elle tutulur bir kumdan kale halinde cisimlenir. Bu örnekten de anladığımız gibi yaratım süreci için bu gunaların hepsi gereklidir.
Bu üç guna her zaman mevcuttur fakat biri her zaman hakimdir. Satva güneş ışığında, Rajas akarsuda, Tamas ise bir taşta mevcuttur. İnsanlarda da bu üç guna bulunur. Gün içinde satva derin sakinlik, neşe, mutluluk, iyilik, karşılıksız sevgiye neden olur. Rajas ise huzursuz, tatminsiz kalmamızı sağlayan, sürekli arzu ve isteğe, sinir ve öfke patlamalarına, strese neden olurken aynı zamanda da fiziksel hareketlilik, cesaret ve enerji verir. Tamasta ise rajas ve satva kaybolduğunda gerçekleşen aptallık, cehalet, umutsuzluk, korku, çaresizlik, ukalalık gibi kötü niteliklerimizi ön plana çıkarırız.
Daha sonra Mula Prakriti oluşuyor. Maha Tatva yani evrensel zekanın oluşumu ardından, en son evrensel benlik, Ahamkara yani benlik bilinci ve ego ile birlikte satva, rajas tamas oluştu. Satva ile birlikte Manas, 5 Jnana indriyas ve 5 Karma indriyas, Tamas ile birlikte de 5 Tanmatras ve 5 Mahabhutas oluştu.
Şimdi bunların ne anlama geldiğini inceleyelim:
Mula Prakritide evren uyuyor durumdadır. Prakritide tekamülün ilk safhasına Mahat, büyük neden denir. Mahat kozmik ego duygusudur. Buddhiden ahamkar yani kişisel ego duygusu tekamül eder. Ahamkardan tekamül eğimleri üç farklı yönde uzanır. Kaydetme melakesi olan Manas’ın 5 algı gücünü yani görme, işitme tatma, dokunma, koklama; 5 eylem organı yani dil, ayak, üreme, dışkılama ve eller; 5 Tanmatra ise ses, hissetme, görüş, tat ve koku yu oluşturur. Bu Tanmatra da tekrar birleşerek dış evrenin oluştuğu 5 kaba elementi yani toprak, su, ateş, hava, eteri meydana getirir.
Prakritiden sonra sonra evren görünür olmaya karar verdi ve tüm Tatvalar uyandı. Tatvalar, üstün ve tek gerçeklik olan Prushanın bir yansıması olan Prakritiyi temsil eden çoklu gerçekliklerdir. Görünmez ve yok edilemez ve yaratım sürecinin inşa bloklarıdır. En çok bilinen 9 tatva vardır bunlar: Buddhi/Mahat (kozmik zeka), Manas (akıl, zihin), Ahamkara (ego, benlik. Kendi arasında 3 e ayrılıyor satva, rajas, tamas), Tanmatras (5 ince element: ses, dokunma, tat, şekil, koku), Mahabutas (5 büyük element: Toprak, su, ateş, hava, eter), Jnana Indriyas (5 organ algısı: kulak duymak için, deri hissetmek için, gözler görmek için, dil tat almak için, burun, koku almak için), Karma Indriyas ( 5 organ hareketi: Boğaz ifade için, eller kavramak için, ayaklar hareket için, cinsel organ üremek için, anüs boşaltım için.)
Sutramıza dönecek olursak İçgörü, ayrım yapama, neşe/kutluluk ve ego nihai teklik hissi ile bir olursa buna smprgyat samaadhi denir.
Teklik bilincini meditasyonla anlayabiliriz. Paranjalinin meditasyon tekniğini anlayabilmek için önceliklte yukarıda anlatılan evrenin oluşumu, tekamül fikrini net bir şekilde aklımızda tutmamız gerekir. Meditasyon ile geriye tekamül yapılır. Gerçek nesnelere, şeylere konsantre olarak nesnelerin arkasındaki asıl gerçekliğe, öze ulaşılana dek geriye, içe doğru ilerlenir.
Patanjalinn tek bir nesneye konsantrasyonunun dört safhası vardır. Bunlardan ilki İçgörü yani inceleme safhası. Bu safhaya ulaşmak için 5 kaba elementten birine mükhemmel bir şekilde konsantre olmak gerekir. (hava, toprak, su, ateş veya eter) (Son hava bükücü ya da toprak bükücü olablirsiniz belki Bundan sonraki 2. safha ayırt etme, ayrım yapma safhasıdır. Bu safhaya ise, zihin, dış maddi tabakaya nüfus edip, içteki gizli öz Tanmatra’nın (yani ses, dokunma, şekil tat ve koku) üstüne kapandığı zaman ulaşılır. Aslında bir taşın, bir kalemin, lambanın bile farklı kokuları vardır. 3. safha neşe, kutluluk safhasıdır. Bu safhada algının iç güçlerine ya da zihnin kendisine konsantre olduğumuzdaki neşe ve huzur safhasıdır. Son, 4. Safha ise nihai teklik ve ego safhasıdır. Herhangi bir korku veya arzunun dokunamadığı ego duygusuna konsantre olduğumuzda ki bireyselliğin farkındalığı safhasıdır.
Şüphesiz bu safhalara ulaşmak çok zordur ve bir ömre bedel olabilir. Yine de Prakriti içinde yer alır ve güzel, ayartıcı veya tehlikeli noktaları vardır. Bir nesnenin doğasını kavramak, onu anlamak, onun üzerine güç kazanmaktır. Kişisel konsantrasyonun gelişmesi ile insanlar siddhi güçleri, psişik güçler kazanabilir. Zihin okuyabilir, geleceği görebilir, nesneleri hareket ettirebilir, hastaları iyileştirebilir vs. Bu bilgiler kadim ve gizli tutulması gereken bilgilerdir. Fakat nasıl bir doktor veya yazar tıp ilimini açıklarken fazlası insanı öldürebilecek olan ilaçlar hakkında bilgi vermek zorundaysa aynı şekilde bizim de bu kadim bilgiler hakkında üstü kapalı bir takım bilgiler vermek gerekliliğimiz vardır.
Bu güçler tek bir nesneye odaklanma ve teklik hissi ile ortaya çıkan üst düzey konsantrasyonun sonucunda ortaya çıkan tohumlar, smprgyat samaadhi yani tohumlu aydınlanmadır.
Neşter bir doktorun elinde hayat kurtarabildiği gibi bir katilin elinde de hayat sonlandırabilir. Bu safhaları geçmek için içimizden gelen, bizi harekete geçiren güdü saf ve temiz olmalıdır. Asla kişisel ego ve arzuların kölesi olmamalıdır. Bunun nedeni, ıslah olmayan, saf insanlar bu güçleri elde ettiklerinde kendi amaçları, ego ve kötülük için kullandıklarında nihai olarak bu kendi yıkımlarıyla sonuçlanır. Tüm ülkelerdeki peri masallarında doğa üstü olana bulaşmama, oynamamaya karşı uyarılarla doludur. Büyü yapılır, dilekler dilenir sonra cin sahibine saldırır, onun ruhunu ele geçirir. Fakat gerçek aydınlanmaya ulaşmak isteyen, gerçek ruhsal arayıcı, okült güçten zarar görmez çünkü o aydınlanmanın peşindedir.
Ayrıntılı bilgi, yoga, yoga felsefesi, pranayama ve nefes dersleri, matwork pilates, reformer ve personal training dersleri için:
Instagram: Luminy Life
Whatzap hattı: 0531 525 77 47